20 Nisan 2017 Perşembe

Şirin mi Şirin Bir Yunan Adası : Nisyros



Geçtiğimiz günlerde bir hafta süren bir yelken eğitimine katıldık. Tarih Nisan başı, rota Yunan adaları, eğitmen ise yelkenli teknesi ile iki kere dünya turu yapmış Cumhur Gökova idi. Eğitim haftamız bittiğinde yelkenle ilgili yeni birçok bilgi öğrenmiş, öğretici seyirler yapmış, hayran kalınacak güzellikte Yunan adaları gezmiş ve yeni dostlar kazanmış olarak çok mutlu döndük İzmir’e. Bu gezdiğimiz Yunan adaları arasında bir tanesine hayran oldum ve hemen sizlerle paylaşmak istedim.



Dodecanese (12 Adalar) adaları arasında yer alan Nisyros Adası minik ama çok şirin. Kos Adası ile Tilos Adası arasında yer alıyor. Adaya Türkiye’den direkt feribot yok, adaya ulaşım için önce Kos Adası’na gidip oradan feribota binmeniz gerekmekte. Veya Pire, Rodos, Tilos, Chalki adalarının birinden de Blue Star Ferries veya Dodekanisos Seaways işletmelerinden biri ile ulaşım sağlanabiliyor.

greek islands

Bu feribotlar adanın hem merkezi hem de ana limanı olan Mandraki semtine yanaşıyorlar. Biz ise kendi yelkenlimiz ile gittiğimiz için minik bir yat kulübü olan Pali’ye gidiyoruz. Pali’de şirin bir restoran var, ismi Afrodit. Her şey çok taze ve çok lezzetli. Burada akşam yemeğimizi yiyerek ertesi günkü volkan ziyareti için enerji topladık.

greek islands

Daha önce varlığından bile haberdar olmadığım Nisyros Adası’nı çok sevdim. Mevsim sebebiyle olsa gerek; turist kalabalığı yoktu. Bir o kadar kendi halinde olan ve minik sokaklarında şirin taş evler barındıran bu ada hala aktif bir volkana da ev sahipliği yapıyor.

Ada mitolojiye göre Tanrı ve Devler arasındaki savaş sırasında yaratılıyor. İlk Yunan tanrıçası olan Gaia (tabiat ana) ölümlü devler ile Olympus’un ölümsüz tanrılarını bir birbirlerine düşürüyor. Tanrılar, korkuyla geri çekilen devlerin peşinden gidiyorlar. Deniz tanrısı Poseidon, dev Polyvotis'i Kos Adası’na kadar kovalıyor. Üç uçlu mızrağı ile Kos'un bir kısmını sökerek Polyvotis'in üzerine atıyor ve onu Ege Denizi’nin derinliklerine gömüyor. İnanışa göre Kos Adası’nın bu parçasından Nisyros Adası doğuyor. Adadaki volkanik patlamalar ise yenilmiş devin öfkeli nefes alışları sebebiyle meydana geliyor. Bu volkanik patlamalarla şekil alan ada, Yunanistan'ın en genç volkanik merkezi olarak kabul ediliyor.

Ada o kadar küçük ki tüm adanın gezilecek en güzel yerlerini araba ile 3 saat gibi kısa bir sürede görmek mümkün. Biz de aynen böyle yaptık. Sabah hafif bir kahvaltının ardından önce mimarisi ile ünlü Emporios köyüne gittik. Emporios köyü terkedilmiş bir köy. 20. yy’ın başlarında çok kalabalık bir köy iken 1960’larda köy nüfusunun büyük bir çoğunluğu deniz kenarındaki köylere taşınmış.

greek islands

greek islands


Bu fotoğrafta gördüğünüz kollarını açmış amca ile adanın farklı lokasyonlarında tam 3 kere daha karşılaştık. (Ada o kadar büyük yani)

Köyün biraz aşağısında minikçe bir mağara var, yolun kenarında. İçine bir insan girebilecek boyutta ve yerle aynı seviyede. İçerisi inanılmaz derecede sıcak. Öyle ki, 10 saniyeden fazla dayanmak imkansız. Bu mağaranın bu denli sıcak olmasının sebebi adada hala aktif olan volkan.

Oradan, en son patlamanın 1888 yılında gerçekleştiği o ünlü volkanı ziyaret ettik, kraterde yürüdük ve kaynayan delikleri gördük.

Stefanos Kraterinin çapı yaklaşık 300 metre, derinliği ise 25 metre. Bu en büyük krater haricinde çevrede birkaç irili ufaklı krater daha mevcut. Önce onları gezip, en büyük ve en güzelini en sona bıraktık. Kraterdeki deliklerin üstü hariç her yerde yürünebiliyor. (deliklerde çökme tehlikesi var) Her yeri saran kükürt kokusu burnumuzun direğini sızlatsa da bu eşsiz deneyimi bir daha tekrarlama şansımız olmayabilir diye dişimizi sıktık.

greek islands

greek islands

greek islands

Kraterden sonra daracık sokakları, mavi panjurlu evleri ile gönüllerimizi fetheden Nikia köyüne gittik. Nikia köyü adanın bir yamacında kurulmuş, bir tarafında uçsuz bucaksız Ege denizi diğer tarafında volkanik krater manzarası ile bizi kendisine hayran bıraktı. Daracık sokaklarından geçerken şu mavi panjurlu ev benim olsa keşke diyeceğiniz, minicik de bir meydanı olan tatlı mı tatlı bir köy burası, sanki şirinler köyü. Köyü gezip manzarasında büyülendikten sonra, bu kadar çıktık az daha çıkalım deyip en tepedeki kiliseye de çıktık. Kilisenin manzarası tek kelimeyle muhteşemdi.

greek islands

greek islands

greek islands


Güzel ada turunun ardından bu şirin adaya üzülerek de olsa şimdilik veda ettik ve başka bir yunan adasına yelken açtık. Ama şimdiden kendine has dokusu, huzur dolu sokakları, enfes manzaralara sahip köyleri ile Nisyros Adası'na tekrar gitmek için sabırsızlanmaya başladım...

nikia



6 Nisan 2017 Perşembe

Stockholm


Aslında İsveç seyahatimizin amacı Stockholm’ü gezmek değil, kuzey ışıklarına tanık olmaktı. Ama uçak biletlerimiz Stockholm’e idi. İstanbul – Stockholm uçağımız Arlanda Havaalanı’na varınca tek yaptığımız bavullarımızı alıp Kiruna uçağı için terminal değiştirmek oldu. Günlerden 19 Mart’tı ve havanın daha soğuk olmasını bekliyordum ama Stockholm bize güneşli bir günde “hoş geldiniz” demişti. 4 gün İsveç’in kuzeyinde minik bir kasaba olan Abisko’da kaldık ve kuzey ışıklarının büyüleyici dansını görme şansını yakaladık.

Kutup ışıkları yazım için: 
           
            Kuzeyden dönüşte ise, Türkiye’ye dönmeden önce 4 gün Stockholm’de kaldık. Stockholm adalardan meydana gelen bir şehir. Daha uçaktayken, şehir gözükmeye başladığında gördüğüm manzara çok hoşuma gitti. Düzensizce serpiştirilmiş minik adacıklar var her yerde. Stockholm aynı zamanda çok düzenli ve medeni bir şehir. Orada kaldığım süre boyunca hiçbir kaosa tanık olmadım. İnsanlar çok güler yüzlü ve birbirlerine çok saygılılar.

Stockholm öncesi şu siteyi ziyaret etmenizi öneririm: 

Stockholm old town

            
Arlanda Havaalanı'ndan Şehir Merkezine Ulaşım

Arlanda Express: Havaalanıdan kalkıp şehir merkezine giden tren. Tek yön bilet fiyatı 280 SEK, gidiş-dönüş 540 SEK. 15 dakikada bir kalkıyor ve şehir merkezine 20 dakikada ulaşıyor. 

Detaylı bilgi için: https://www.arlandaexpress.com

Flygbussarna: Havaalanıdan kalkıp şehir merkezine giden otobüs. Bizdeki Havaş’a benziyor. 15 dakikada bir kalkıyor ve şehir merkezine yarım saatte ulaşıyor. Eğer biletinizi web sitesinden veya aplikasyonundan alırsanız tek yön bilet 99 SEK, gidiş-dönüş 198 SEK. 7/11 mağazalarından alırsanız ise tek yön bilet fiyatı 119 SEK. Otobüste şoförden de temin edebilirsiniz biletinizi, ama otobüslerde sadece kredi kartı geçiyor. Tüm otobüslerde wireless internet mevcut. 

Detaylı bilgi için: https://www.flygbussarna.se/en

****     ****     ****     ****     ****     ****     ****     ****     ****     ****     ****     ****     ****     ****     ****     ****  

Stockholm Kart (Stockholm Pass) : Stockholm bir müzeler şehri. Eğer siz de bu müzelerden çoğuna gitmeyi planlıyorsanız Stockholm Kart almanız mantıklı olabilir. Bu kartın 1, 2, 3 veya 5 günlük opsiyonları var. Ulaşımı dahil edip etmemek size kalmış. Mesela ulaşım ağını da kapsayan 3 günlük bir Stockholm Kart an itibariyle 1235 SEK. Ulaşımın zaten pahalı olduğu bu şehirde bazı müze giriş fiyatları ise şu şekilde:

Vasa Müzesi: 130 SEK
Royal Palace: 160 SEK
Skansen Açık Hava Müzesi: 180 SEK
Nordic Müzesi: 100 SEK
Hop on – Hop Of Otobüs: 400 SEK

     Eğer bu ve diğer müzelere girmeyi planlıyorsanız, kalış sürenize göre bir kart edinmek akıllıca olabilir. Kartı internet sitesinden sipariş edebileceğiniz gibi Stockholm’deyken satın almayı da tercih edebilirsiniz. 

     Daha detaylı bilgi için: https://www.stockholmpass.com

Stockholm Hakkında Bazı İpuçları

- İsveç Avrupa Birliği üyesi olmasına rağmen Euro kullanmıyor, kendi para birimi olan İsveç kronu kullanıyor. Ve evet, İsveç diğer Avrupa ülkelerine göre pahalı.
- Musluklardan su içilebiliyor ve tadı gayet güzel. Çoğu cafe ve restaurant'ta da su ücretsiz olarak sunuluyor. Marketten su almak isterseniz ise, hayatın zaten çok pahalı olduğu Stockholm’de yarım litrelik 1 şişe su fiyatı 30 SEK. (Yaklaşık 13 TL yapıyor an itibariyle)
- Stockholm’de nakit paranın kıymeti pek kalmamış durumda. Bazı mağazalarda nakit geçmiyor ve sadece kredi kartı kabul ediliyor.
- Onlara yeşil ışık yanıyor olsa bile, araçlar yaya gördüğü zaman mutlaka durup bekliyorlar.
- Şehir merkezinde herkes çok sportif. Sahil kenarında koşan insan sayısını görünce şaşıracaksınız. 
- 200 SEK üzeri yaptığınız tüm alışverişler Tax Free özelliği taşıyor. Mağazadan fiş ve vergi iadesi formunuzu almayı unutmazsanız havaalanında kolaylıkla işlemlerini halledebilirsiniz.

Stockholm'de Nerede Konakladık?

Stockholm’de konaklayacağımız oteli seçmeden önce, şehir merkezinde kalmak istediğimi biliyordum. Çünkü şehir merkezinde konaklamak eşittir şehri yürüyerek keşfetmek anlamına geliyor benim için. Ve bence bir şehir yürüyerek keşfedilir.

Biz Radisson Blu Waterfront’da kaldık. Sanırım benim rezervasyon yaptığım dönem otelde bir çeşit kampanya vardı ve fiyatları gayet normaldi. Otelimiz hem ana tren garına hem de otobüs garına yürüme mesafesindeydi. Ayrıca Gamla Stan’in ışıklarını izleyerek uyuyakalmak ise muhteşem bir deneyimdi.

old town Stockholm

 Gamla Stan Stockholm'ün old town'u. Yani zamanında ilk yerleşimin başladığı kesim. Eski İsveç'e ait evler ve kraliyete ait binalar bu tarihi adada bulunuyor. Gamla Stan; tipik bir old town olarak günümüzde birçok cafe, restaurant ve mağazaya ev sahipliği yapıyor. Gamla Stan şehrin en turistik kesimi olduğu için burada konaklamak, yemek & içmek şehrin diğer kesimlerine göre daha pahalı.


old town Stockholm


Nereleri Gezdik, Nerelerde Yedik - İçtik?  

Biz müze gezmeyi çok seven bir çift değiliz. Eğer siz öyleyseniz çok şanslısınız çünkü Stockholm tam bir müze cenneti. Tek tek hangi müzeler olduğunu yazmayacağım çünkü internet bu bilgilerle ağzına kadar dolu zaten. Biz bu müzelerden sadece iki tanesini gezdik. İlki eşimin çocukluk hayali olan Vasa Müzesi, ikincisi ise Ortaçağ (Medieval) Müzesi. Giriş ücretinin olmadığı Ortaçağ Müzesini gezerek o zamanlar yaşam nasılmış, insanlar hangi şartlarda yaşıyormuş öğrenebilirsiniz. Vasa Müzesini ise daha detaylı anlatmak istiyorum çünkü bu müzeye hayran olduk.

ortacag muzesi stockholm


Vasa Müzesi: Yapımı üç yıl süren ve 10 Ağustos 1628 yılında ilk seferine çıkan Vasa gemisi henüz 1 deniz mili bile yol kat etmemişken, Stockholm limanında batar. Döneminin en büyük ve en ihtişamlı gemisi olarak inşa edilmiş olan bu geminin batma sebebi ise ne şiddetli bir fırtına ne de geminin karaya oturmasıdır. Oysa sadece kralın olması gerekenden çok daha fazla sayıda topun gemiye yüklenmesini istemesi sonucu oluşan dengesizliktir. Tam 333 yıl sualtında kalan gemi 1961 yılında uzun ve titiz uğraşlar sonucu, sanki bu kadar yıl suda kalan o değilmiş gibi hiç bozulmamış bir şekilde su üzerine çıkartılır. Gemi hiç çürümemiştir çünkü battığı sular soğuk sulardır ve bu sularda ahşabı mahveden su altı canlıları yaşamamaktadır. Geminin su altında iyi korunmuş olmasının bir diğer sebebi ise Stockholm’ün o dönemli kirli sularıdır. Bu oksijensiz sualtı ortamı geminin çürümesine mani olmuştur.

Tarihe ışık tutan bu gemi su üzerine çıkartıldıktan sonra, 1962 – 1979 yılları arasında tam 17 yıl boyunca özel bir bileşimle spreylenerek karaya çıktıktan sonra da bozulması engellenmiştir. 1979 – 1988 yılları arasında ise gemi kurur ve yüzeyine özel bakımlar yapılır. Eksik olan yaklaşık 14,000 parça da bulunarak tekrar gemiye monte edilir. 1990 yılında Vasa için özel bir müze inşa edilir ve gemi şu anda sergilendiği bu binaya taşınır. Bu müzenin özel bir iklimlendirme ve temizlik sistemi vardır.

Vasa gemisi bugüne dek sualtından çıkartılan en büyük ahşap gemidir ve sergilendiği müzede geminin %95’i orijinal parçalarından oluşmaktadır. Ancak bu müzede sadece Vasa gemisi sergilenmemektedir. Gemiden çıkartılan objeler, mürettebatın iskeletlerinden hareketle oluşturulmuş balmumu heykeller de yer almaktadır. Stockholm’e yolunuz düşerse bir döneme ışık tutan Vasa Müzesi’ni ziyaret etmenizi şiddetle tavsiye ederim.


vasa muzesi

vasa muzesi

vasa muzesi


Mutlaka Gitmeniz Gereken Bir Viking Tavernası: AIFUR

Ben biraz şans eseri buldum burayı ama siz işinizi şansa bırakmayın, mutlaka gidin ve burada yemek yiyin. İçeride öyle bir atmosfer var ki, kendinizi gerçekten geçmişe yolculuk yapmış gibi hissedeceksiniz. Her minik ayrıntı düşünülmüş. Yemek yediğiniz tabaktan, şarap içtiğiniz kadehe; garsonların kıyafetlerinden, oturduğunuz masalara ve dinlediğiniz müziğe kadar her şey çok otantik.  Hafta sonları canlı müzik de olan bu tavernaya rezervasyonsuz gitmemenizi öneririm.


Stockholm’de biz bol bol yürüyüp etrafı keşfetmenin dışında bir de bu güzel şehri denizden görmek istediğimiz için kanal turuna çıktık. Kanal turu yapan farklı şirketler ve bu şirketlerin farklı turları var. Belli turlar belli tarih aralıklarında yapılıyor. Mesela bizim yaptığımız tur Nisan başına kadardı. Nisan sonrası için başka turları mevcut.

Daha ayrıntılı bilgi için: http://www.stromma.se/en/stockholm/sightseeing/  

****     ****     ****     ****     ****     ****     ****     ****     ****     ****     ****     ****     ****     ****     ****     ****  

Bizim Stockholm maceramız böyleydi. Bakalım bir sonraki macerada nerede buluşacağız : )  

Stockholm old town