30 Temmuz 2012 Pazartesi

Santorini Santorini

 
Santorini muhteşem bir ada. Sevgilinizle veya eşinizle gitmek için ideal, çok romantik bir havası var. Çok büyük bir ada değil ama bir günde tadına doya doya gezip tozmak da  mümkün değil, bence adada geçirilecek 3 gün ideal.Kendi deneyimlerimden faydalanarak adaya nasıl gidilir, nerede kalınır, ne yenir içilir, nereleri görmeden dönmemek lazım gibi bilgileri paylaşmak istiyorum.

 
İlk olarak adaya nasıl gidebilirsinizden başlamak istiyorum. Biz feribotla ulaşımı tercih ettik ama siz uçakla gitmeyi tercih edecekseniz birçok havayolu firmasının uçuşları mevcut. Feribotla ulaşım konusu biraz karışık. Öncelikle Türkiye’den yunan adalarına giden feribotları araştırmak lazım. Bunlardan bazıları  şöyle;
 
  • Çeşme’den Sakız’a
  • Kuşadası’ndan Samos’a
  • Ayvalık’tan Midilli’ye
  • Bodrum’dan Kos’a
  • Fethiye’den Rodos’a
İlgili web sitesi www.feribot.net. Buradan biletinizi online alabilirsiniz.
Bu şekilde ilk ulaşımınızı sağladıktan sonra, adalar arası geçiş için de aynı siteden faydalanabilirsiniz. Ancak biz biletimizi alırken sayfada bir problem oluşmuştu. Bu nedenle  biz biletimizi www.bluestarferries.gr adresinden gene online olarak, sorunsuz bir şeklide aldık. Önemli olan aldığınız çıktıları (bilet yerine geçmiyor) feribota binmeden önce acentadan onaylatmanız.
Bilmeniz gerekir ki; her adadan her adaya ulaşım yok. Örneğin Kuşadası’ndan Samos’a geçtiyseniz, Samos’tan Santorini’ye direkt feribot yok. Samos’tan başka bir adaya, o adadan Santorini’ye geçmeniz gerekiyor. Ayrıca adalar arası feribotlar hergün de yok. Haftanın belli günleri belli adalara geçebiliyorsunuz. Bu nedenle tatil programınızı bu adalar arası geçişe göre organize etmeniz gerekiyor.
Biz çok fazla aktarma yapıp, Santorini’ye gidebilmek için görmeyi planlamadığımız adaları da görmek zorunda kalmamak için en kestirme nasıl yapabiliriz diye araştırdık ve Bodrum’dan Kos’a, Kos’tan Santorini’ye geçmeye karar verdik.
Bodrum’dan Kos adasına haftanın her günü sabahları sefer var. Ama Kos’tan Santorini’ye hergün sefer olmadığı için gene feribot günlerine göre organize olmamız gerekti.
Biz şöyle yaptık; Pazar sabahı Bodrum’dan Kos’a geçtik. Kalenin ordan kalkan şehiriçi vapur büyüklüğünde, içine birkaç otomobil de sığan küçük feribotlar bunlar. Yaklaşık 40-50 dk sürüyor yolculuk. Bir de, hızlı feribot varmış 15 dk’da geçen ama biz onunla geçmedik. Kos’a vardığımızda pasaport kontrolünden geçtik. Bu işlem yaklaşık 20-30 dk kadar sürüyor. Kontrolden geçtikten sonra binadan dışarı çıkıyorsunuz ve aynı Foça veya Çeşme gibi bir sahil kasabasıyla karşılaşıyorsunuz. Kalenin yanından yürüyerek şehre doğru ilerledik. Eğer otel rezervasyonunuzu önceden yapmadıysanız şanslısınız çünkü yol üstünde otel, pansiyon hizmeti satan birçok kişiyle karşılaşacaksınız. Arzu ederseniz birinin motorunun arkasına veya arabasına atlayıp oteline gidebilirsiniz. Biz rezervasyonumuzu önceden booking.com üzerinden yapmıştık. Booking.com çok başarılı bir site. Kullanmanızı kesinlikle tavsiye ediyorum. Otelimizi bulup yerleştikten sonra öğle saati civarı biraz şehri turlayalım istedik. Hava çok sıcak ama bir o kadar da rüzgarlı idi. Aura Beach Cafe Bar diye bir yere oturduk. Bu arada şehrin içinde birçok plaj var, bizim oturduğumuz cafe de şehrin içinde, ama deniz kenarında aynı zamanda. Hem bir şeyler atıştırabilirsiniz hem de şenlonglarından ücretsiz bir şekilde faydalanıp denize girebilrisiniz. Çok keyifli, hoş bir mekan. Yemekleri güzel, fiyatları normal, içkileri lezzetli. Bu arada, Yunan birası Mytos içimi çok güzel bir bira. 
 Orada  yemeğimizi yiyip karnımızı doyurduktan sonra bir motor kiralayıp adayı gezmeye karar verdik. Kaldığımız otelin karşısından motor kiraladık, günlük 15 Euro’ya. Güneş batışını seyretmemiz için Zia’ya gitmemizi önerdiler, fakat biz Zia’yı bulamadık (meğer tabelayı görmemiş ve geçmişiz) ve düz devam ettik, adanın sonundaki Kefalos Plajına ulaştık. Uzun bir plaj, yol kenarında cafeler ve restaurantlar var. Bu arada oraya gitmek için 1 saatten fazla motor üzerinde yol aldık. Vardığımızda hava kararmak üzereydi, dönüşte karanlıkta dönmemek için çok vakit geçirmedik orda ve şehre geri döndük. Yemeğimizi yedik, çarşısını gezdik, hediyelik bir şeyler aldık ve otelimize döndük. Ertesi gün yani Pazartesi günü Santorini feribotumuz vardı. Ama akşam saat 20:30 civarındaydı. Otelden check-out yaptık ama otel sahibi çok anlayışlı olduğu için bavulumuzu ona emanet ederek akşama kadar adayı turlamaya devam ettik. Bu sefer adanın öbür ucuna doğru yol aldık.
Hem kahvaltı hem de denize girmek için Agios Fokas Plajına gitmemizi önerdi otelin sahibi, ordan da Therme diye bir sıcak su kaynağına. Dediğini yaptık, atladık motorumuza ve Agios Fokas Beach’ini bulduk. 
 

kos


Daha çok yerli halkın tercih ettiği bir yermiş burası. Çok şirin bir barı  ve güzel bir plajı var ama denizi epey soğuk. Ordan Therme’ye geçtik. Therme’ye gitmek için aracınızı yamacın başında park ediyorsunuz ve 5 dakikalık bir inişe geçiyorsunuz. Aslında çok bir özelliği yok, bildiğiniz deniz, ama bir kısmından çok sıcak bir su çıkıyor. Çeşme Altın Yunus’un ordaki sıcak su kaynağına benziyor biraz. 
 

 
Bir kısım çok sıcak, diğer kısımlar çok soğuk. Geleneği bozmayalım dedik ve denize girdik, tekrar yukarı doğru tırmanışa geçtik. Yukarıdaki cafede oturup bir şeyler içtik, manzarası mükemmel. Ege denizi ayaklarınızın altında uzanıyor, hayran kalmamak elde değil. Sonra, atladık motorumuza döndük otelimize, aldık bavulumuzu, gittik şehre. Feribot saatini beklerken, karnımızı doyurduk. Bu arada hem bu adada hem de Santorini’de bütün cafeler, barlar, restoranlar ücretsiz wireless hizmeti sunuyor, bilginize.

Feribotumuz tam saatinde yanaştı, hurra bindik, bilet kontrollerimiz yapıldı, yerlerimize geçtik. Feribotlarla ilgili şöyle bir konu var; kimse biletinde yazan yerde oturmuyor. Örneğin biz numaralı koltuk almıştık, ama eşimle bana ayrı koltuklar vermişler, biz de stres olduk napıcaz şimdi diye ama isteyen istediği yerde oturuyor hatta yatıp uyuyor. Yerlerde bavullarını yastık yapmış uyuyanlar, restoranlarda koltukları birleştirmiş ayaklarını uzatmış tv seyredenler… o yüzden rahat olun, istediğiniz yerde, istediğiniz şekilde oturun veya yatın.
Yolculuk yaklaşık 6 saat kadar sürdü. Sabaha karşı 2 gibi indik feribottan. Santorini’ye gitmeden önce kalacağımız otelle yazışıp, sundukları transfer hizmetinden yararlanmak isdeğimizi söylemiştim. Bu nedenle otelin servisi limanda bizi bekliyordu. Acayip virajlı bir yoldan adanın merkezi olan Fira’ya çıktık, otelimize yerleştik ve ertesi sabaha kadar bir güzel dinlendik. 
 
 
 
Adada nerede kalınır sorusunun cevabı; biz çarşıya yakın olalım, istediğimiz gibi gezebilelim diye adanın merkezi olan Fira’da kaldık. Bunun dışında adanın diğer ucu olan Oia’da kalınabilir, veya otelim denize sıfır olsun ama etrafla bir sürü cafeler, barlar, restoranlar da olsun diyorsanız Kamari veya Perissa’da kalabilirsiniz. Dediğim gibi biz Fira’da kalmıştık, ama bir daha gidecek olsam kesinlikle Kamari’de kalırım. Çünkü hem cıvıl cıvıl hem denize çok yakın, hem de adayı gezmek için nasılsa bir araç kiralayacaksanız (atv, scooter veya otomobil) ordan oraya bir şekilde çok rahat ulaşıyorsunuz.Biz ilk günümüzde bir otomobil kiraladık. Adada küçük otomobiller özellikle de Smart’lar çok moda. Günlük 40 Euro’ya çok iyi durumda bir Smart kiralayabilirsiniz. Motor kiraları ise 15 Euro civarlarında. Ancak ada çok virajlı ve inişli çıkışlı yollara sahip olduğu için, araba kiralamanızı tavsiye ederim. Biz çok rahat ettik.


Adanın beach’leri çok farklı tarzlara sahip. Örneğin Kamari ve Perissa’da hem denize girebilir, hem de sahildeki mekanlarda birşeyler yiyip içebilirsiniz. Şezlong ve şemsiyeler genelde 5 – 7 Euro civarında değişiyor. İki kumsal da çok güzel ama Kamari biraz daha hareketli.
 

Take away tarzında birşeyler yiyip, yeme kısmına fazla para harcamamak istiyorsanız Kamari’de sahilin hemen girişindeki Soulvaki Stop’u tavsiye ederim. 
 
Ya da biraz ilerisinde Reflections Beach Cafe’de soğuk birşeyler içip, karnınızı doyururken ücretsiz wireless’tan da faydalanabilirsiniz. Perissa ise Kamari’ye benzeyen ama daha sakin olan bir kumsal. Biz bir gece Perissa’ya gidelim ve yemeğimizi orda yiyelim, sonra da barlardan birinde takılırız diye yola çıkmıştık. Ancak benzinimiz bitmek üzere bir şekilde yolda kaybolduk ve oraya ulaşmamız gece 23 civarlarını buldu. Bu arada unutmayın adadaki benzin istasyonlarının çoğu geceleri kapanıyor. Neyseki, o akşam benzinimiz bitmedi ve bir şekilde Perissa’ya ulaşabildik. Ancak oraya vardığımızda bir süprizle karşılaştık, yaşam yok denecek gibiydi. Bütün mekanlar ya kapalıydı ya da kapanma hazırlığında idi. Neyse ki, Chocolat diye bir yer bulduk ve karnımızı hem de çok güzel bir şekilde doyurduk.
Ertesi gün arabamızla Oia’ya gittik (İya diye okunuyor). Açıkçası Oia’nın esas kısmını hiç gezmedik, direkt deniz kenarına indik ama siz mutlaka gidin çünkü çok güzel manzaraya sahip cafeler ve restoranlar olduğunu duydum. 
 
 

 
Biz Amoudi koyuna gittik. Amoudi’de sahil kenarında yan yana sıralanmış 5-6 tane balık restoranı var. Hepsi denizle iç içe sayılabilcek şekilde denizin dibindeler. Bunlardan birinde balık yiyip, ouzo içmeden ve güneşi batırmadan sakın dönmeyin.
 
 
 
 
 
  

O andan sonra bir daha siz, siz olmayacaksınız. Tarifsiz bir manzara, muhteşem bir lezzet. Ne diyebilirim orda yaşadığımız duyguları tarif etmek için bilemiyorum. Adanın en meşhur yemeği fava bu arada ama tadı bizim favamıza göre daha yumuşak, daha mercimeksi bir aroması var. Neyse, bu restoranlardan birinde yemeğinizi yemeden önce size denize girmeniz için bir yer tarif etmek istiyorum. 
 Yanyana sıralanmış restoranların arkasından geçin ve yolu takip edin, düz devam edin. Biraz engebeli bir yolu var ama inanın bana, buna değer. 
Bir kumsal falan beklemeyin gerçi, küçük bir kayalık alan var ileride ama denize giriş ve çıkış kolay. Bu kadar güzel bir su, bu kadar berrak bir deniz daha olamaz. 
 

 
 
Hemen karşısındaki minik adacıkta ise ufak bir kilise mevcut. Oraya yüzüp, adaya çıkıp, kilisenin çanını çalabilirsiniz, hatta adanın tepesinden denize atlayabilirsiniz.

Bu arada adanın kuzey doğu tarafındaki kumsallar pek güzel değil, denizi çok dalgalı ve acayip derece kayalıklı.

Mutlaka gitmeniz gereken başka bir kumsal ise Red Beach. Araba veya motorla belli bir yere kadar ilerleyebiliyorsunuz. Sonra aracınızı park edip yaya olarak devam etmek gerekiyor. Park alanının sonunda birşeyler yiyip içebileceğiniz bir-iki yer var. Burlardan birşeyler yiyin veya yanınıza alın, çünkü Red Beach’de hiçbir işletme yok. Gene engebeli ve virajlı toprak bir yoldan yaklaşık 4-5 dakika kadar yürüdükten sonra kumsala ulaşıyorsunuz. 
 
 
santorini


Kumsalın bir kısmında şezlong ve şemsiyeler mevcut, bir kısmı ise boş. Eğer öğle sıcağında giderseniz ve gölge bulamazsanız sıcaktan kavrulabilirsiniz, bu nedenle akşamüstü gitmenizi önerebilirim. Kumsalın hemen arkasında dik bir dağ var ve bu dağ kızıl renginde. Kumsal dediğime bakmayın gerçi kum yok ama heryerde kırmızı taşlar mevcut. Denizin içinde ve kenarında. Ne kadar kalabalık olursa olsun çok huzurlu bir atmosferi var red beach’in. Burdan belli saatlerde kalkan minik teknelerle Black Beach’e ulaşabilirsiniz ama burası hakkından bir fikrim yok çünkü biz gitmedik.
Güneş batışını izlemek için adadaki en güzel noktalardan birisi de, Caldera View Cafe. 
Adanın tepesinde konumlanmış bu cafede kokteylinizi yudumlarken muhteşem bir güneş batışı izleyebilirsiniz. Ve bundan sonra da hiçbir gün batımında eskisi gibi hissetmeyeceksiniz, buna eminim. Santorini’de güneş öyle bir batıyor ki, diğer yerlerde izleyeceğiniz gün batımlarında hep birşeyler eksikmiş gibi hissediyorsunuz. 
 
 






 
Dönüş günü otelimizden check out yaptıktan sonra, attık bavulumuzu arkaya, arabamızla bütün gün gezmeye devam ettik. Gece 12:30’da idi Kos feribotu. Ve biz arabayı limana bırakıp, anahtarı da arabanın içine bırakıp feribotumuza binip gittik. Bunu bize kiralama şirketi teklif etti, feribotu geç saatte olan çoğu kişi bu şekilde yapıyormuş. Çok da iyi yapıyormuş, çünkü çok rahat oldu..Dönüş yolu neden bilmiyorum ama 8 saate yakın sürdü. Sabah 8 civarı Kos’a vardık, ordan da Bodrum’a geçtik. Ve bu seyahatimiz çok çook güzel anılar olarak hafızalarımızda yer etti.