11 Ağustos 2015 Salı

Rüzgarın Adası Mykonos


Aegean Airlines’ın çok uygun fiyatlı bir uçuşuna denk gelip fırsatı kaçırmak istemeyince, uzun zamandır görmek istediğim Mykonos ile buluştuk. İzmir’den Atina aktarmalı Mykonos’a uçtuk. Atina uçuşumuz çok iyiydi, fakat Atina – Mykonos arası için aynı şeyi söyleyemeyeceğim çünkü pervaneli ve küçük bir uçağa denk geldik. Meğer pervaneli uçaklar motorlu uçaklara göre epey sallıyormuş.

Adada kalacağımız oteli her zamanki gibi booking.com aracılığı ile yaptık ve adanın Ag. Ioannis tarafında “Fos Suites” diye küçük, şirin bir otelde kaldık. Otelde resepsiyon yok ama iletişim kuracak birilerine mutlaka denk geliyorsunuz bir şekilde. Birkaç sefer sahibi ile karşılaştık, ve bize her seferinde gidebileceğimiz plajlarla ilgili güzel önerilerde bulundu .
 
Mykonos havaalanı çok küçük, zaten ada ne kadar büyük ki : )
Havaalanından çıkınca dışarıda kiralık araç firmaları var, kiraladığımız aracı aldık ve otele doğru yola çıktık.

Adada hep bakkal büyüklüğünde marketler var, daha büyük bir süpermarket yok mu, çok enteresan diye düşünürken, ancak son günümüzde kocaman bir süpermarkete denk geldik. Hem de hemen havalimanının karşısında. Süper Flora Market. Ben aslında burayı daha önce görmüştüm ama adı Flora market olduğu için büyük bir çiçek marketi zannetmiştim. Neyse, market gayet büyük, içinde çeşit çeşit ürünler var. Enteresan bir diğer konu ise, markette DJ müzik yapıyordu biz gittiğimizde ve gayet de güzel çalıyordu, uçağımız kalkacak olmasa daha epey bir oyalanırdık içeride.
 
mykonos-island
 

Ag. Ioannis’de kaldığımız otele çok yakın, Hippie Fish diye bir beach club var. Aynı zamanda otel ve restaurant kısımları da var.  Rahat koltukları, güzel kokteylleri, cana yakın garsonları ve bir gece denk geldiğimiz inanılmaz güzellikteki ay batışı ile hatıralarımızda yerini etti bile şimdiden burası. 

hippie-fish-mykonos
 
 
hippie-fish
 
Adada çok fazla plaj var. Nerdeyse tüm plajlarda bir işletme var, bu yüzden şemsiye-şezlong kirası istiyorlar. Ama vermek istemezseniz, şezlonların bittiği yere havlunuzu serip yatmanıza da kimse engel olmuyor. Adanın en ünlü 2 plajı Paradise Beach ve Super Paradise Beach. Saat 17:00’ye kadar sakin, 17:00’den sonra gece yarısına kadar sürecek partiler başlıyor.
 
paradise-beach
 
paradise-beach-party
 

Bizim en sevdiğimiz plajlardan biri Elia Beach oldu. Parti plajlarına göre daha chill-out bir plaj burası. Plajın gerisindeki Elia Mediterranean Restaurant ise denizden uzak olmasına rağmen tüm yeri kapladıkları kum sayesinde size yaşattığı kumsal hissi ile eğlenceli bir yere dönüşmüş bence : ) 
 

elia-beach-mykonos
 
elia-beach-mykonos
 

Kalo Livadi Beach biraz daha kalabalık, daha gürültülü bir plaj. Plajın arka tarafında 2 tane restaurant var. Solymar ve Monarch Beach Bar - Restaurant.  Monarch, Solymar’a göre daha sakin bir restaurant ama fiyatları uçuk.
 
kalo-livadi-beach-party

kalo-livadi-solymar


kalo-livadi-monarch
 
Panormos beach’i de çok sevdik. Burası da çok sakin ve chill out. Aynı Elia Beach’de olduğu gibi Panormos Beach Bar’da da kumların üstünde yemeğinizi yiyorsunuz.  Plajda dolaşan ve 2,5 €'ya donut satan bir amca var. Tavsiye ediyorum, deneyin . Deniz sonrası mide kazınınca çok iyi gidiyor :)
 
panormos-beach

panormos-beach

panormos-beach
 
İşletme olmasın, müzik olmasın, şemsiye şezlong olmasın kafasındaysanız, Agios Sostis Beach. Uzun bir kumsal, hiçbir işletme yok sahilde. Bu uzun koyun yanında minik bir koy daha var, yine aynı şekilde sessiz ve sakin, daha çok lokallerin tercih ettiği minik bir plaj. Plajın tepesinde minnacık bir restaurant var, ilk gittiğimizde çok sıra vardı, sonra yeriz dedik, meğer 19:00’da kapanıyormuş. Sahibi 19:10 itibariyle bizi kabul etmedi.
 
agios-sostis-beach

agios-sostis-beach
 
Mykonos’da her zevke göre plaj var. Modunuz neyse ona göre birini seçip gidersiniz. Tüm plajların ortak özelliği Mykonos’da, denizin berraklığı. Kafanızı suyun içine sokana dek pek bir şey anlamıyorsunuz ama, şansınıza deniz gözlüğü veya maskeniz varsa, o engin mavilik sizi sarıp sarmalıyor.
Ornos da Mykonos’da kalınabilecek keyifli yerlerden birisi bence. Birçok otel, restaurant, cafe var yan yana. Ornos’un hemen arkasında başka bir koy daha var; Korfos. Burası çok rüzgarlı olduğu için genelde wind surf ve kite surf amaçlı kullanılıyor. 
 
ornos-mykonos

ornos-mykonos
 

Bir dalış merkezi de olan Lia Beach adanın merkezine uzak bir konumda ve gittiğimiz en sakin plajlardan biriydi.
 
lia-beach
 

Mykonos’da güneş batışının en güzel izlenebileceği lokasyonlardan biri Little Venice. Buraya bu ismin verilmesinin nedenini orayı görür görmez anlıyorsunuz zaten. Deniz biter bitmez evler başlıyor burada, ve çoğu bar ya da restaurant olarak hizmet veriyor.
 

little-venice-mykonos-island

little-venice-mykonos-island

 
Mykonos’da gece hayatı çok uzun, ada zaten sabaha kadar süren partileri ile meşhur. Ama siz tabi ki parti modunda değilseniz daha sakin alternatifler elbette mevcut. Saat 22:00 olmuş mesela, ama siz henüz akşam yemeği yemediyseniz hiç sorun değil. Zaten insanlar çoğu mekana ancak o saatte oturuyor bir şeyler yemek için. Sonra da ver elini çılgın partiler : )  
 
Mykonos'u adamı serseme çeviren rüzgarıyla, ama o rüzgar dinince ahh bir rüzgar esseydi söylemleriyle, şirin daracık sokaklarındaki kiklad tarzı evleriyle, daha önce bu kadar mavisini görmediğim muhteşem deniziyle, keşke biraz daha yeşil olsaymış dediğim kurak bitki örtüsüyle ve günün ilk ışıklarına dek süren çılgın partileri ile hatırlayacağım.
 
Sevdim seni Mykonos, kim bilir belki bir daha buluşuruz ...  : )
 
 
 

 


4 Ağustos 2015 Salı

Como Gölü & İtalyan Rivierası


Seyahat etmenin en güzel taraflarından birisi bence uçak biletlerini aldıktan sonraki o sabırsız bekleyiş kısmı. O zaman diliminde yapılan araştırmalar, nereler gezilsin, nerelerde denize girilsin, nerelerde yemekler yensin… Bunu çok seviyorum, gerçekten. Her seyahat benim için yeni bir yolculuk, yeni bir başlangıç.

villa monastero


İzmir’den İstanbul aktarmalı Bergamo biletlerimizi yine aylar öncesinden aldık. Neden Bergamo diye sorarsanız, amaç Kuzeybatı İtalya ve Ligurya kıyılarını gezmek olunca nerelere uçabiliriz diye yaptığım kısa araştırmanın sonucu en ekonomik  uçuş Bergamo’ya oldu. Zaten Bergamo havalimanı da (Orio al Serio) genelde ucuz uçuşların yapıldığı çok büyük olmayan bir havalimanıymış. Gitmeden yaptığım araştırmalarda havalimanının o kadar küçük bir havalimanı olduğu, içinde duty free bile olmadığı hakkında yorumlar okumuştum, Ama hiç de öyle değilmiş. Gayet büyük, içinde çeşit çeşit mağazalar, restaurant’lar, duty free’ler var. Bergamo, Milano’ya yakın (sanıyorum 1 saatlik bir uzaklıkta) küçük bir şehir. Biz şehirde hiç vakit geçirmedik, havalimanından arabamızı kiraladık ve hemen Como gölü’ne doğru yola çıktık. Araç kiralama firmaları havalimanından çıkınca ayrı bir minik binada toplanmışlar. Oradaki ofislerden evrak işinizi halledip, havalimanının ücretsiz shuttle servisi ile aracı teslim alacağınız alana gidiyorsunuz. Biz de sorunsuz bir şekilde aracımızı teslim aldık ve Como gölünde kalacağımız Varenna kasabasına doğru olan yaklaşık 1,5 saatlik yolculuğumuza başladık. Varenna’ya varışımız saat 16:00 civarı oldu. Como gölünde göl manzaralı bir otelde kalmayı çok istemiştim, çok araştırma yaptım. Hangi kasabada kalmalı, kasabanın neresinde kalmalı diye. Yaptığımız tercih çok doğru bir tercih çıktı. Varenna kasabasında Eremo Gaudio isimli bir otelde kaldık. Konaklamamızı booking.com üzerinden organize ettik. Otelin web sitesi şöyle : http://www.hoteleremovarenna.it/
Otelden ve odamızdan bazı manzaralar :   
  
varenna

varenna

eremo-gaudio


Otele varır varmaz hemen attık eşyaları ve çevreyi keşfe çıktık. Göl kıyısından, o heybetli Alp dağlarının eteklerinden dolaştık biraz. Sonra Lierna isimli kasabada bir yüzme molası verdik. Göl çevresinde minik taşlık plajlar mevcut. Kasaba sakinleri şemsiyesini şezlongunu alıp göl kenarında vakit geçiriyor. Gölde ördekler yüzüyor, siz de onların yanında yüzüyorsunuz. Ben daha önce hiç gölde yüzmemiştim, çok enteresan bir his : )

lierna

lierna

lierna

lierna


Akşam yemeği için yürüyerek Varenna kasabasının merkezine gittik. Kasabanın merkezi çok şirin. Daracık sokakların ucunda muhteşem göl manzarası karşılıyor sizi. Yan yana sıralanmış restaurant’lardan birinde lezzetli İtalyan yemeklerini yiyip kokteylinizi yudumlarken, güneşi Alp’lerin arkasında batırmak ise çok keyifliydi.

varenna

varenna

varenna

varenna

varenna


Varenna’ya kadar gitmişken çevredeki kasabaları gezmeden dönmek olmaz diye düşünüp 1 günümüzü de buna ayırdık. Sabah kasaba merkezindeki feribot iskelesine gidip tüm gün geçerli feribot biletimizi aldık. Kişibaşı 15 €, Varenna – Mennagio – Bellagio – Lecco arasında dilediğin kadar gidip gelinebiliyor bu bilet sayesinde. Biz ilk Mennagio’ya gittik, oradan Bellagio’ya geçtik ve Varenna’ya geri döndük en sonunda.

Mennagio da Varenna gibi şirin bir kasaba, çiçekli tatlı bir sahil yolu var. Burada çeşitli oteller, cafeler ve restaurantlar mevcut. Buradan sonraki durağımız olan Bellagio ise çok turistik ve çok kalabalık geldi bize. Zaten Como gölünün tam ortasında, en merkezi konuma sahip ve en ünlü kasaba burası. Ufak ve şirin bir çarşısı var.
mennagio

mennagio

mennagio

bellagio

bellagio

bellagio


Como gölü’nü kıyısındaki kasabalardan görmek başka, gölden görmek ise bambaşka bir deneyim. Bunu kasabalar arası işleyen feribotlarla yapabileceğiniz gibi, arzu ederseniz tekne veya yat kiralayıp gölde istediğiniz gibi gezebilirsiniz de. Bu tekneleri de kaptanlı veya kaptansız olarak kiralama imkanınız var.
Varenna’da mutlaka görülmesi gereken bir villa var; Villa Monastero. Burası 2004 yılında “Müze Ev” ünvanını almış hepsi bir arada bir yapı. Villa Monastero bir konferans merkezi, aynı zamanda bir botanik bahçesi ve bir müze ev. Sadece bahçeyi gezmek 5 €, bahçe + evi gezmek ise 8 €. Biz saat itibariyle sadece bahçesini gezebildik çünkü villa 19:00 itibariyle kapanıyor. Ama bahçesi ile ilgili söyleyebileceğim tek şey; muazzam güzel ve çok büyük.

villa-monastero

villa-monastero

villa-monastero

villa-monastero
2 günlük Como gölü maceramızdan sonra Chiavari’de kiraladığımız eve geçtik. Airbnb’den kiraladığımız evimizin konumunu çok dikkatli seçtik çünkü evin bulunduğu lokasyonun hem kuzeyinde hem de güneyinde görmek istediğimiz yerler vardı. Ev de bunların tam ortasındaydı.
ligurya
Kuzey italya’ya gitmek istememin en büyük sebebi Como Gölü, ikinci sebebi isi Cinque Terre idi. 5 toprak anlamına gelen Cinque Terre Unesco Dünya Mirasları listesinde yer alan 5 kasabadan oluşmakta. Bu kasabalar kuzeyden güneye sırasıyla Monterosso, Vernazza, Corniglia, Manarola ve Riamaggiore. Sadece Corniglia sahile kıyısı olmayan bir dağ köyü. Diğerleri sahil kasabaları.

Cinque Terre’yi gezmenin en kolay yolu tren. Çünkü arabayla gitmek imkansız gibi bir şey. Tren seferleri çok sık, kasabalar arası mesafe trenle çok kısa, ayrıca trenler çok konforlu.
Monterosso – Vernazza         : 4 dakika
Vernazza – Corniglia             : 4 dakika
Corniglia – Manarola             : 5 dakika
Manarola – Riomaggiore       : 6 dakika
Her kasaba için ayrı ayrı bilet alabileceğiniz gibi tüm gün geçerli Cinque Terre Card isimli kartlardan da alabilirsiniz. Bu kartla, kasabalar arasında istediğiniz kadar yolculuk yapma imkanınız var. Tüm gün geçerli olan Cinque Terre Card 12 €, kasabaların belli noktalarında wi-fi erişimi de sağlıyor. İsterseniz kasabalar arasında tekne ile veya yürüyerek de ulaşım sağlanabiliyor.
cinque-terre-card

cinque-terre-tekne


Bu yürüyüş rotalarından en meşhuru “Aşıklar Yolu” anlamına gelen “Via dell' Amore”. Manarola ve Riomaggiore arasındaki bu rotayı yürümeye niyetlendik fakat yol kapalıydı, sanırım iyileştirme çalışması gibi bir şey vardı. Girişi ücretli olan bu rotayı yürümek Cinque Terre Card’ınız varsa ücretsiz oluyor.


Kasabalar arasında en plaj gibi plajı olan kasaba Monterosso. Diğer kasabalarda plajdan ziyade kayalık alanlar var denize girmek için.
monterosso

monterosso

monterosso

monterosso

vernazza

vernazza

vernazza

manarola

manarola

manarola

manarola

riomaggiore

riomaggiore

 
Ertesi gün, internette araştırma yaparken karşıma çıkan, ve buraya mutlaka gitmeliyim diye düşündüğüm bir yere gittik. Fiascherino ve Tellaro isimli küçük balıkçı kasabalarına ev sahipliği yapan Lerici.

Lerici, Ligurya Rivierasında, La Spezia’nın güneyinde yer alan, nefes kesen güzelliğinden dolayı Şairler Körfezi (Perla del Golfo) olarak da anılan bir belde. 1900’lü yılların başlarında birçok yazara ev sahipliği yapmış olan Lerici’de İngiliz şair Lord Byron yaşamının bir bölümünü geçirmiş. Bence Fiascherino ve Tellaro İtalya’nın en güzel sahil beldeleri arasında sayılabilir. Fiascherino’da Eco Del Mare diye bir işletme var. Burası hem bir butik otel, hem bir restaurant, hem de plaj. Otel fiyatlarını bilemiyorum ama plajından faydalanmak 2 kişi için 90 €. (giriş ücreti + şezlong + şemsiye ) Hemen yanındaki sahilden faydalanmak ise 2 kişi için 20 €. (giriş ücreti yok, şezlong + şemsiye fiyatı ise 20 €)
eco-del-mare
fiascherino

fiascherino

fiascherino

ligurya

ligurya

tellaro


I found my love in Portofino . Çocukluğumdan beri ara ara ağzımda dolanan bu şarkıya ilham veren Portofino, bir gün seni göreceğimi biliyordum : )
portofino

portofino

portofino

portofino


Chiavari’den Portofino‘ya giderken Rapallo ve Santa Margherita Ligure isimli kasabalardan geçtik, ikisi de Portofino gibi şirin sahil kasabaları. Epey turistik ve kalabalık yerler. 

Portofino küçücük, birbirinden güzel yatların limanına sığındığı şirin bir kasaba. Hatta çok küçük olduğu için biraz park problemi mevcut. Portofino’nun hemen girişinde sağ tarafta kapalı bir otopark var, aracınızı oraya koymanızı tavsiye ederim. Portofino’nun o dillere destan güzelliğine hakim bir konumda olan Castello Brown kalesi, limandan yukarı doğru biraz tırmanış gerektiriyor.

Portofino limanından kalkan tekneler ile yarım saatlik bir yolculuk sonrası “Abbazia di San Fruttuoso”ya ulaşılıyor. Bilet fiyatı kişibaşı gidiş dönüş 12 €. Burada bir manastır yer alıyor. Açıkçası denize girmek, restoranda birşeyler yiyip içmek dışında yapacak pek bir şey yok ama Portofino’ya kadar gelmişken bir-iki saatlik bir ziyarete değer bence. Araba ile ulaşım mümkün değil buraya. Trekking yaparak ya da deniz yolu ile gelinebiliyor sadece.

Koyun sonunda ufak bir cafe yer alıyor, o berrak sularda yüzdükten sonra sahile karşı oturup burada bir şeyler atıştırmak çok keyifliydi. Buranın çok fazla ziyaret edilmesinin başka bir sebebi ise “Christ of the Abyss” dalış noktası.
portofino
portofino


portofino

portofino

diving-in-portofino

                                                                 Feribot Güzergahı

Portofino’dan Cenova’ya doğru giderken yol üzerinde Sori isimli yine küçük bir şehre uğradık. Arabayla şöyle bir şehir turu yaptıktan sonra “Bagni Sillo” isimli kayalıklar üzerine oturtulmuş çok keyifli bir cafe’de mola verdik.

sori-italy

sori-italy
sori

sori

sori

sori


Burada yemek yok, sadece cips ve birkaç çeşit meze servis ediyorlar. Ama yaptıkları kokteyller çok başarılı. Kayalıkların oradan denize girmek ve burada kısa da olsa biraz vakit geçirmekten o kadar keyif aldık ki, daha sonra tekrar geldik : )

Hava kararmasına yakın Cenova’ya vardık. Ligurya bölgesinin başkenti Cenova, aynı zamanda da Italya’nın en büyük altıncı şehri. Şehre girince bunu hissediyorsunuz zaten. O küçük şirin balıkçı kasabalarından sonra şehrin keşmekeşliği hemen boğuyor sizi.
Arabamızı park edecek bir yer bulduktan sonra limanı gezdik biraz ve İstanbul’da da açılmış bir Italyan markası olan Eatly’de bir şeyler yedikten sonra evimize Chiavari’ye doğru yola çıktık.

İtalya’nın kuzeyi güneyine nazaran daha elit. Bunu insanların giyim tarzlarından ve kullandıkları otomobillerden ilk bakışta hissediyorsunuz zaten. Kuzeyi ya da güneyi, doğusu ya da batısı her tarafı ayrı güzel. Üçüncü defa elveda dedim İtalya’ya, ama biliyorum ki tekrar görüşeceğiz …



Ciao Italy ...    : )