25 Aralık 2019 Çarşamba

Akdeniz'in İncisi - Sicilya




Naxos Sicilya

İtalya’nın orta kesimini, kuzeyini, güneyini, daha güneyini gördükten ve İtalya’ya her gittiğimde daha aşık olarak döndükten sonra epeydir aklımdaydı Sicilya’ya gitmek. Canım babamın THY milleriyle hediye ettiği uçak biletleri sayesinde 2019’un Nisan ayında gitmek kısmet oldu. 
Zaten uzun bir Sri Lanka seyahatinden yeni dönmüş olduğumuz için uzun ve yorucu bir seyahat planlamadık. Daha çok bir yerde sabit kalıp o bölgeyi keşfetmeye odaklandık.



O zaman Ver Elini Sicilya…
İzmir – İstanbul ve İstanbul – Katanya uçuşları sonrası, Katanya’ya varışımız akşamı bulunca o gece Katanya şehir merkezinde konaklamaya karar verdik. Booking.com aracılığıyla bulduğumuz minik bir otelde konakladık. Ertesi sabah otelin anlaşmalı olduğu kafede İtalyan kahvaltımızı (kruvasan + kahve) ettikten sonra Katanya şehrini dolaşmaya başladık.


Katanya deniz kenarında kurulmuş tipik bir İtalyan şehri. Çok enteresan veya çok görülesi değil bence. Ama gitmişken gezmemek olmazdı tabii ki. 
Şehrin en güzel parklarından biri kesinlikle Giardino Bellini. Park şehrin en eski şehir parkı olmasının yanı sıra epey de büyük; 70.000 m²lik bir alana yayılmış.  Gezmesi, yorulunca dinlenmesi inanılmaz keyifliydi. 

katanya Sicilya

katanya Sicilya

katanya Sicilya

Parktan sonraki durağımız ise Piazza Duomo yani Duomo Meydanı idi. Burası da yine tipik bir İtalyan meydanı. Ortasında heykeller ve su havuzları olan kocaman bir meydan, meydanın çevresinde ise yan yana dizilmiş kafeler. Tabii ki bir tanesine oturup Aperol’umuzu içmeyi ihmal etmedik : )

katanya Sicilya


Taormina Günleri
Şehri dolaşmayı bitirince zaten biz de bitmiştik. Akıllı telefonumuzun bize söylediğine göre 21.000 adım atmışız o gün. Ama daha Europcar’dan kiraladığımız arabayı alıp Taormina’ya gidecektik. Yol çok keyifliydi ve yaklaşık 1 saat sürdü. 
Sicilya’da kalan günlerimiz için Taormina’da ufacık bir ev kiralamıştık. Merkeze yürüyerek yaklaşık 5-6 dakika uzaklıktaydı ve konumu gerçekten çok iyiydi. 


Taormina’nın merkezine otomobille giriş yasak olduğu için, merkezin çevresindeki yer alan birkaç katlı otoparka arabanızı bırakmanız gerekiyor. Bizim kaldığımız ev merkezde olmadığından dolayı arabamızı evin önüne park edebildik. Eğer sezonda gidiyorsanız park yeri bulmanın ciddi bir sorun olabileceğini tahmin ediyorum. Biz sezon öncesi gittiğimiz için Taormina hiç kalabalık değildi ve hiçbir sorun yaşamadık.

Sicilya


Şehir Parklarına Aşık Olmak
Bizde yok diye mi, bizim parktan anladığımız beton döküp üstüne bir kaydırak bir salıncak koymak diye mi bilmiyorum ama başka bir ülkeye gittiğimizde en çok sevdiğim şeylerden biri şehir parklarını gezmek.  Katanya’daki Giardino Bellini de çok keyifliydi ama Taormina’da yer alan Villa Comunale’yi gezmek bana ayrı bir huzur verdi. Çok büyük bir park değil. Ama içerisindeki sadece kuşlar için yapılmış olan kuş evleri, balık havuzları ve hele ki parkın o manzarası yok mu… Saatlerimi geçirebilirdim burada.

Sicilya

Sicilya

taormina Sicilya

Teatro Greco – Taormina
Teatro Greco Taormina'daki en güzel manzaraya sahip yapılardan birisi bence çünkü bir tarafında İyonya kıyıları diğer tarafında Etna Dağı ve tam ortasında ise milattan önce 3. Yüzyılda inşa edilerek günümüze ulaşmış enfes bir tarihi tiyatro… Tiyatroyu ziyaret etmek kişibaşı 10 Euro. Birçok konser ve organizasyona da ev sahipliği yapıyor. Denk gelirseniz ne güzel : )

taormina Sicilya

taormina Sicilya


Isola Bella Plajı
İyonya Denizi'nin İncisi olarak da bilinen Isola Bella “güzel ada” anlamına geliyor. Florence Trevelyan 19. yüzyılda Isola Bella'yı satın alarak burada bir ev inşa etmiş. 1990 yılına kadar özel mülk olan bu ada artık doğal sit alanı.
Eğer Isola Bella’ya Taormina’dan inecekseniz sizi keyifli bir finiküler yolculuğu bekliyor. Her onbeş dakikada bir kalkan finiküler kişibaşı 3 Euro ve iniş yaklaşık 5-6 dakika kadar sürüyor.
Plaj ise gerçekten fotoğraflardaki kadar güzel. Sezonda çekilmiş fotoğrafları görseniz şaşırırsınız çünkü çok kalabalık. Biz gittiğimizde ise kimsecikler yoktu ve inanılmaz huzurluydu. Tek eksiklik havanın henüz denize girecek kadar sıcak olmaması dolayısıyla kendimizi bu enfes plajın masmavi sularına bırakamamış olmamız... 

taormina Sicilya

taormina Sicilya

taormina Sicilya


Etna Dağı Ziyareti
Sanırım Sicilya’ya gitmeyi en çok istememin sebeplerinden birisi Etna Dağı’na çıkmak olabilir. Ben neden bu dağa çıkmayı bu kadar çok istiyorum hiçbir fikrim yok ama birkaç arkadaşım biz küçükken TRT’de Etna ile ilgili bir program yayınlandığını söyledi. Herhalde ben de o programı izleyip bilinçaltıma Etna’yı kaydetmişim zamanında. Neyse ki 30’lu yaşların sonlarında da olsa Etna’ya çıkarak bilinçaltımı rahatlattım sanırım… 
Etna Dağı’na kiralık arabamızla çıktık. Yol çok virajlı ve dikti. Kiraladığımız araba ise minik bir İtalyan arabasıydı ama hiç zorlanmadan çıktık. Arabayla en tepeye kadar çıkmak mümkün değil.  Arabayı 1923 metre yükseklikteki otopark alanına bırakıyorsunuz. Otopark alanının çevresinde birkaç tane restoran ve hediyelik eşya alabileceğiniz mağaza mevcut. Buradan sonra devam etmek isterseniz ya yürüyeceksiniz ya da teleferikle 2500 metre yüksekliğe kadar çıkacaksınız.

Sicilya

Teleferik ücreti kişibaşı 30 Euro. Arabayı park edip içinden çıktığımızda karşılaştığımız hava ve üzerimizdeki hava koşullarına pek de uygun olmayan ince kıyafetler dolayısıyla biz yürümek yerine teleferiğe binmeyi tercih ettik ve 2500 metreye kadar çıktık. Teleferik yolculuğu 20 dakika kadar sürüyor ve gördüğünüz manzara an be an değişiyor. Bir süre sonra farklı bir gezegendeymişsiniz hissi uyanıyor. 

Sicilya

Sicilya

Sicilya

Yolculuğun ilk birkaç dakikasından sonra kar yağmaya başladı. 2500 metre yüksekliğe ulaştığımızda ise minik bir kar fırtınası içinde bulduk kendimizi. Bu arada günlerden 12 Nisan olduğunu da belirteyim : ) Dediğim gibi kıyafetlerimiz çok uygun değildi ve son teleferiğin dönüş saatine yetişmemiz gerektiği için çok fazla yürüyüş yapamadık ama o kadarı bile beni mutlu etmeye yetti de arttı bile…  
Eğer siz Etna’ya çıkmışken trekking yapmak isterseniz birçok tur var, birine katılabilirsiniz. Tursuz devam etmek ve teleferikten sonra da devam etmek isterseniz ise oradan kalkıp 2900 metre yüksekliğe çıkan 4x4 araçlar mevcut. Extra 20 Euro diye hatırlıyorum. 


Dönüşte anneme hediye etmek için biraz volkanik toprak topladım. Evdeki bitkilere çok iyi geldiğini okumuştum ve annemin de dediğine göre bitkileri gerçekten serpilmişler…

Başka Bir Sahil Kasabası; Naxos
Etna’ya çıktığımız günün akşamı Almanya’dan gelen arkadaşlarımız Yiğit ve Kelly ile buluştuk. Ertesi gün hep birlikte Taormina’ya çok yakın olan başka güzel bir sahil kasabası olan Naxos’a gittik. Naxos ismi sanki İtalyanca değil de Yunanca der gibiyseniz çok haklısınız. Çünkü Naxos, MÖ 8. Yüzyılda Sicilya'da kurulan ilk Yunan yerleşim yeri olma özelliğini taşıyor. Beyaz bir kumsal ve Taormina'nın harika manzarasına sahip, adanın en güzel koylarından biri olan bu küçük sahil kasabası aynı zamanda gece hayatı ile de adından söz ettiriyor. Eğer sezonda Taormina’da konaklamak istemezseniz Naxos çok güzel bir alternatif olabilir.





Castel Mola
Tek bir bakışla hem İyon kıyılarını, hem Etna Dağı’nı, hem Naxos’u hem de Messina Boğazı'nı görmek için çıkacağınız yer Castel Mola. Taormina'nın tepesinde yer alan Castel Mola bir kalenin kalıntıları etrafında inşa edilmiş küçük bir köy ve bir saat gibi kısa bir sürede tüm köyü yürüyerek gezmek mümkün.



İşte böyle… Kısa ama keyifli birkaç gün daha bitmiş oldu. 
Sicilya; seni çok sevdim. Biliyorum bir gün yollarımız yine kesişecek. 
Belli mi olur belki bu sefer seni denizden ziyaret ederiz… : )




29 Mart 2019 Cuma

Sri Lanka; Asya'nın Harikalar Diyarı




Sri Lanka’yı anlatmaya nerden başlasam, nasıl anlatsam bir türlü bilemiyorum. O yüzden de bilgisayarın başına oturup beyaz bir sayfa açmak epey vaktimi aldı. Ama sonunda oturdum işte ve başladım karalamaya.

Sri Lanka Hindistan’ın altında bir ada ülke. Hakkında çok fazla şey bilmeden, Qatar Hava Yollarının kampanyasına denk gelip kısa bir araştırma sonrası aldığım uçak biletleri sonrasında çok da fazla bir beklentiye girmeden gittik Sri Lanka’ya. Okyanusun ortasında bir ada, deniz, kumsal, palmiyeler, Türkiye’de kış yaşanırken yaz mevsimine gitmek… Ne kadar kötü olabilirdi ki… Evet hiç kötü olmamasının haricinde, Sri Lanka’ya hayran kalarak döndük.

Sanırım bunun ilk sebebi ülkede henüz turizmin patlamamış olması. Yani Sri Lanka bir Bali, bir Tayland değil. Evet, benzediği yönler elbette var. Ama ilk başta oralar kadar kalabalık değil… İnsanlar sizi kazıklamaya çalışmıyor, tam tersine lokal halk inanılmaz yardımsever ve inanılmaz güler yüzlü. Belki Budizm’in, belki henüz turizmin çok gelişmemesinin etkisi bilemiyorum… Ülkede yaygın dini inanış önce Budizm, sonra Hinduizm ve sonra Hristiyanlık. Zamanında ülkede terörizm sorunu varmış ama artık bundan eser kalmamış. Yani Sri Lanka’ya gitmek gayet güvenli.

Biz gittiğimiz Şubat ayı itibariyle ülkenin orta, güney ve batı kesimlerini gezdik. Kuzey ve doğu kesimlerine ise hem muson zamanı olduğu için hem de her yeri gezmek aynı anda mümkün olmadığı için uğramadık.

Sri Lanka Hakkında Kısa Kısa Notlar;

Paranızı havalimanından çıkmadan bozdurabilirsiniz, birkaç tane döviz bürosu var ve hepsinin kuru aynı. Veya daha sonradan bankalardan da döviz bozdurabilirsiniz. Döviz bozdurmak yerine belli bir komisyon karşılığı atm’lerden para da çekmek mümkün.

Sri Lanka’da en yaygın GSM hattı Dialog. Birkaç alternatif daha var ama kapsama alanı en geniş olan bu.

Diğer Asya ülkelerinde olduğu gibi tuktuk’lar ile binmeden pazarlık yapmak gerekiyor.

Sadece büyük şehirlerde geçerli olan Pick Me aplikasyonunu kullanmanızı öneririm. Bu aplikasyon tam anlamıyla Uber’in Sri Lanka versiyonu. Pick me sayesinde fiyatlarda pazarlık yapmanıza gerek kalmıyor, zaten çok uygun oluyor. Ancak sadece büyük şehirlerde geçerli. Biz sadece Kandy’de kullanabildik. Negombo’da da araç vardı aslında ama bizim bulunduğumuz bölgede yoktu.

Sri Lanka yemekleri çok lezzetli. Evet baharatlı ve acı ama lezzetli. Favori yemeklerimiz arasında kottu ve roti oldu. Ayrıca ismini bilmiyorum ama kahvaltıda krep gibi bir şey yapıyorlar, içine de reçelimsi bir şey sürüyorlar, inanılmaz lezzetli. Tropik meyvelerden ve meşhur seylan çayından bahsetmiyorum bile…



Aşı olmaya gerek yok, biz olmadık. Ama evhamlanıyorsanız yine de seyahat sağlık merkezi ile görüşebilirsiniz.

Sri Lanka’da turistler genelde tüm tatilleri veya tatillerinin belli bir bölümü için şoförlü araç tutuyorlar. Bu aracın günlüğü yaklaşık 50$ civarında oluyor. Şoför size hem tur rehberliği yapıyor, hem de gideceğiniz rotalarda bir şehirden diğerine sizi konforlu aracıyla istediğiniz lokasyona ulaştırıyor. Birçok otel turistten ekstra bir ücret talep etmeden şoföre yatacak yer de sağlıyor. Biz bu yöntemi tercih etmeyip, Sri Lanka’da kendi imkanlarımızla yol aldık.

Hijyen konusunda çok zorluk yaşamadık. Mümkün olduğunca sokak yemeği yemeyip, dışarılardaki tuvaletleri pek kullanmamaya çalıştık. Bazı cafe’lerin bile tuvaletleri iyi durumda olamayabiliyor. Ama genel anlamda büyük bir sıkıntı yaşamadık.

Sri Lanka Rotamız
Toplam 3 hafta kaldığımız Sri Lanka’ya olan uluslararası uçuşumuz Colombo Bandaranaike Havalimanına idi. Her ne kadar Colombo dese de; havalimanı aslında km olarak Negombo’ya daha yakın. Bizim rotamız şu şekilde idi;


Kandy
Colombo’ya hiç uğramadan, havalimanında iner inmez Kandy’ye geçtik. Kandy’ye gitmemizin esas sebebi orayı merkez seçip çevreyi gezmek ve Kandy – Ella tren yolculuğunu yapmak idi. Kandy Sri Lanka’nın 2. büyük şehri olduğu için bildiğiniz bir büyük şehir. Bizim de amacımız büyük şehirlerden mümkün mertebe uzak kalmaktı ama sonuçta bir yeri merkez seçmemiz gerekiyordu.
Kandy şehrinin tam ortasında şehrin hengamesinden ve karmaşıklığından kendinizi uzakta hissedebileceğiniz bir göl var; Kandy Gölü. Bu göl çevresinde dolaşmak çok keyifli, insana değişik bir huzur hissettiriyor. 



Kandy şehrinin biraz dışında Royal Botanical Gardens var. Botanik bahçeleri gezmeyi seviyorsanız, buraya da birkaç saat ayırmanızı öneririm. Biz botanik bahçeleri gezmeyi seviyoruz ama Fırat da ben de ne botanikçiyiz ne de bitkilerden anlarız. Ama bu bahçelerdeki yeşilin, rengarenk çiçeklerin, türlü türlü kuş cıvıltısının bizde uyandırdığı huzur hissini çok seviyoruz.  Royal Botanical Gardens girişi bir kişi için 1500 Sri Lanka Rupee’si.


Dambulla ve Sigiriya
Bir günümüzü daha kuzeye gitmeye ayırdık. Rotamızda Dambulla Cave Temple ve Sigiriya Rock vardı. Sabahtan öğlene kadar Dambulla Cave Temple’i gezdik.
Dambulla Cave Temple; Unesco tarafından ilan edilmiş bir dünya mirası. (Unesco Worl Heritiga Site) Dambulla’s Golden Temple olarak da biliniyor ve Sri Lanka'daki en büyük ve en iyi korunmuş mağara tapınak kompleksi. Bu komplekste toplam 5 mağara var ve her birinin içerinde Buddha ve Budizm ile ilgili heykeller ve çizimler var. Mağaraların olduğu alana 364 basamak çıkarak ulaşabiliyorsunuz ama bu tırmanışa değiyor. İçeriye ayakkabı ile girmek yasak, omuz ve bacakların da örtülü olması gerekiyor. Girişi bir kişi için 1500 Sri Lanka Rupee’si.




Yine bir dünya mirası olan Sigiriya Rock; lokaller tarafından 'Dünyanın Sekizinci Harikası' olarak anılıyor. Arkeolojik bir öneme sahip olan bu saray ve kale kompleksi Sri Lanka'nın en çok ziyaret edilen turizm merkezi olabilir. Volkanik bir yapısı olan bu Sigiriya Kayası çevresindeki ormanlardan 200 metre daha yüksekte. Haliyle en tepesine çıkmak biraz meşakkatli. En yukarıya ulaşmak için tam olarak 1200 basamak çıkmanız gerekiyor. Doğruyu söylemek gerekirse benim için yorucu ve zorlu bir tırmanıştı, hele ki yükseklerden pek haz etmediğimi düşünecek olursak. Ancak aralıksız çıkmanız gerekmiyor. Dinlenecek, nefeslenecek bol bol yer var. Şimdi düşünüyorum da, aynı yorgunluğa ve aynı pahalılığa bir daha katlanır mıydım diye, evet kesinlikle katlanırdım. Yukarıda sizi muhteşem bir manzara bekliyor. Biz tırmanışımızın bitimini özellikle gün batımına denk getirdik ve yukarıda inanılmaz vakit geçirdik. Bu arada pahalılık dedim, Sigiriya’ya giriş ücreti bir kişi için 5520 Sri Lanka Rupee’si. Yani yaklaşık 30$. Bu kadar fazla bir miktarı ödemek istemezseniz Sigiriya’nın tam karşısında Pidurangala Rock var. Hem çok çok daha ucuz (yaklaşık 3$) hem de o kayanın tepesinden Sigiriya Kaya’sının da manzarasını görüyorsunuz. Hangi kayaya çıkmaya karar verirseniz verin, yanınıza yiyecek içecek, güneş kremi, şapka almayı ihmal etmeyin.








Kandy – Ella Treni
Hayatımda hiçbir şeyi yapmayı bu kadar çok istememiş olabilirim. Bu trene binmeyi neden bu kadar çok istediğimi bilmiyorum ama Kandy – Ella trenine binemeseydim eğer, çok üzüleceğimi biliyorum. Bu tren yolculuğu dünyanın en güzel manzaralarına sahip tren yolculuğu olarak geçiyor. Ve yolculuğu yapan biri olarak söylüyorum; hayatımın en güzel yolculuğuydu, gerçekten… 7 saatin büyük bir çoğunluğunda yemyeşil ormanlardan, çay ekim alanlarından, derelerden, dağlardan geçiyorsunuz. Trenin raylarda ilerleme sesinden başka hiçbir ses duymuyorsunuz. Tren Ella’ya yaklaşırken rakım olarak epey yükseliyor. Ve her tarafı sis kaplıyor. Hani göz gözü görmüyor derler ya, ona tanık oldum işte hayatımda ilk defa. Muhteşem bir yolculuktu. Eğer imkanınız olursa, lütfen yapmadan dönmeyin…



Yolculuk tam 7 saat sürüyor. Trende iki çeşit vagon var. Rezerve koltuklu vagonlar ve rezerve koltuklu olmayan vagonlar. Tüm vagonlar birinci, ikinci, üçüncü sınıf olarak ayrılıyor. Reverve olsun veya olmasın fark eden şey koltukların rahatlığı sanıyorum. Rezerve koltuklu olan vagonların biletleri bir ay önceden satışa çıkıyor ve maalesef online olarak alınamıyor. Biletler kara borsaya düşmüş durumda. Bazı aracı firmalar var, belli komisyonlar karşılığı size bilet temin edebiliyor ama bloglarda okuduğum kadarıyla bu biletlerinde sorun yaşayan birçok kişi olmuş. Bu rezerve biletlerin ücreti de normal vagona göre daha pahalı. Normal vagonda gitmek 2$ gibi bir şey iken, rezerveli vagonda gitmek 7-8$ civarlarında.
Diğer vagonlarda ise koltuklar rezerve değil. Yani isteyen istediği yere oturuyor, ayakta da kalabiliyor. Ve tabi ki bu ayakta olan yolculuk ferah bir ortamda geçmiyor, saatler boyunca sıkış tepiş bir şekilde yol alınıyor.



Eğer rezerve bilet bulamasaydık bu vagonda gider miydik bilmiyorum. Bu yolculuğu yapmayı o kadar çok istiyordum ki, herhalde giderdik. Neyse, gelelim ben nasıl rezerve bilet buldum kısmına…
Kandy’de kalacağımız otele karar verme aşamasındayken, booking.com’da otellerin müşteri yorumlarına da göz gezdiriyordum. O esnada fark ettim ki daha önce kalan birçok kişi otel müdürünün onlara Kandy-Ella tren bileti konusunda yardımcı olduğundan bahsetmiş. Ben de zaten beğenmiş olduğum bu oteli hemen rezerve ettim ve otel müdürü ile yazışmaya başladım. Müdür aynen diğer müşterilerin yazdığı gibi bize de bilet konusunda yardımcı oldu ve biz daha Sri Lanka’ya gitmeden Kandy – Ella tren biletimiz bizim için satın alınmıştı. 2 bilete 2800 Sri Lanka Rupee’si ödedik yani yaklaşık 15$. 7 saatlik bir yolculuk olduğunu düşünürsek, bu yolculuğa iki kişi için 15$ vermek çok da can acıtmadı bence. Eğer siz de Kandy’de kalacaksanız ve Kandy – Ella treni için rezerve bilet bulmak istiyorsanız Kandy’de kaldığımız otelin ismini paylaşıyorum. “Notting Hill Country House” Eğer konaklamanızı aşağıdaki link üzerinden yaparsanız; siz de %10 indirim elde etmiş olursunuz.  Bu linki sadece bu otelde değil, tüm yurt dışı konaklamalarınızda kullanabilirsiniz.


Ella
Daha varmadan anlamıştım Ella’ya aşık olacağımı. Tüm seyahat boyunca en uygun fiyatlı tuttuğum ve beklentimin en az olduğu oda hayatımda kaldığım belki de en güzel oda oldu. Odanın bir ekstrası yoktu aslında, temiz ve ferah olmasının dışında. Ama balkonunun manzarası yok mu, ahh o manzara… Her sabah o yeşilliğe uyanmak, kuş cıvıltıları ve başlarda kuş sandığım ama sonradan sincap olduğunu anladığım sesler eşliğinde kahvaltını yapmak… O manzaranın bana hissettirdiği tüm huzur, sakinlik, dinginlik… işte bunları hep hatırlayacağım.


Ella aslında çay tarlalarının ortasına kurulu minik bir kasaba. Ama tüm seyahat boyunca karşılaştığımız en turistik yer de burasıydı aynı zamanda. Seyahat öncesi okuduğum bloglarda insanlar genelde Ella’ya hep 1 veya 2 gün ayırmışlar ve daha çok kalmadıkları için pişman olmuşlar. Ben Ella’ya 4 gün ayırdım ve yine de daha çok kalmadığıma pişman oldum. Kasabada yapacak çok bir şey yok aslında. Cafe’ler, restoran’lar, bar’lar… Kasabanın en dolu mekanı Chill isimli bir restoran/bar. Her yer bomboş, burası tıklım tıklım. Atmosferi, yemekleri çok güzel; yani şöhretini hak ediyor. Kasabanın haricinde Ella’da birçok trekking rotası mevcut. Zorluk derecesine göre istediğiniz yerlere tırmanabilirsiniz. Nine Arch Bridge, Little Adam’s Peak, Ella Rock, Ravana Falls, Diyaluma Falls bunlardan sadece bazıları…





Mirissa & Unawatuna & Galle
Sri Lanka’da karasal kısımları gezdikten sonra sıra geldi Hint Okyanusu ile ilk defa tanışmaya. Ella’dan Mirissa’ya ulaşıp otele yerleşmemiz derken akşam olmuş, hava kararmıştı. Karnımız acıktığı için sahildeki restoranlara bir bakalım demiştik. Ve ilk o zaman heybetli Hint Okyanusu bize koca koca dalgalarıyla merhaba dedi.

Mirissa’nın uzuuun bir sahili, sahilinde yan yana sıralanmış cafe ve restoranları var. İşte biz de o restoranlardan birine oturup hayatımızda ilk defa Mahi Mahi balığı yedik.

Bu uzun sahil çok dalgalı olduğu için yüzmeye pek uygun değil. Daha çok surf yapılıyor. Ama surf’e başlangıç için de uygun bir sahil değil çünkü kayalık. Gene de yüzen hiç mi yok derseniz, var. Yüzmek için Secret Beach’e gittik. Secret Beach de yan yana 2 minik plajdan oluşmuş Mirissa sahiline göre bir tık daha korunaklı bir sahil. Yine de bizim alışık olduğumuza göre aşırı dalgalı. Minik plajlardan birinde bir işletme ve şezlongları var. Öbüründe ise havlunuzu atıp istediğiniz gibi takılabiliyorsunuz. İşletmenin olduğu sahilde denizdeki kayalar korunaklı bir kısım oluşturmuşlar ve o sığ kısma dalga girmiyor. Yani yüzmek için değil de daha ziyade çimmek için ideal : )



Mirissa’nın biraz dışında Coconut Tree Spot denilen bir tepe var. Bu tepede adından da anlaşılacağı gibi birçok hindistancevizi ağacı var. Ve buradan gün batımı çok güzel görüntüleniyor. Tavsiyemdir; buraya gidecek olursanız kendinize güzel bir yer bulmak için biraz erken gidin ve yanınıza bir bira alın.


Mirissa civarındaysanız ve dalga surf’ü öğrenmek istiyorsanız ise adresiniz Weligama. Koca sahil yan yana surf okulları ile dolu. Beğeninize göre birini seçin ve eğitime başlayın. Fiyatlar çok uygun. İlk gün eğitimi (önce karada sonra denizde) 2500 Sri Lanka Rupee’si. Eğitim sonrası surf kiraları ise bir saati 250 Sri Lanka Rupee’si. Denizi sığ ve kum. Surf öğrenmek için çok uygun.



Unawatuna’da eğer denize girmek istiyorsanız yine kayaların dalgaların içeri girmesine engel olarak doğal bir havuz oluşturduğu Wijaya Beach gayet güzel. Wijaya Beach sahilinde yine cafe’ler ve restoran’lar var. Ya da kasabadan tuktuk ile 10 dakika kadar mesafedeki Jungle Beach.



Buralara kadar gelmişken Galle Fort’a da gitmemezlik etmeyin. Galle Fort ya da diğer adıyla Dutch Fort Portekizliler tarafından 1588 yılında yapılmış bir kale. Günümüzde kale duvarları içinde yer alan bu eski güzel binalar son moda mağazalara, kafelere ve restoranlara dönüşmüş durumda. Unesco Galle Fort’u Dünya Mirası olarak koruma altına almış, bu sayede de bu güzel kalenin tüm güzelliği korunuyor. Bütün bir günü Galle Fort'u keşfederek geçirebilirsiniz. İnanılmaz tarz mekanlarda oturup bir şeyler yiyip içebilir, çok şık mağazalarda alışveriş yapabilir, kalenin duvarından muhteşem gün batımını izleyebilirsiniz.



Negombo
Negombo diyince şimdi bile üzülüyorum çünkü Negombo demek benim için tatilin son günleri demek. Daha önce bahsettiğim gibi havalimanı Colombo’dan ziyade Negombo’ya daha yakın. Biz de son iki günümüzü büyük bir şehir olan Colombo yerine minik bir balıkçı kasabası gibi görünen Negombo’da geçirdik.

Negombo gerçekten çok minik, yapacak fazla bir şey yok. Biz de burada daha çok sahilde uzun yürüyüşler yapıp, kanalda tekne turuna çıkıp, kendimizi uzun uçuşumuza ve bu güzel ülkeye artık veda etmemiz gerektiği gerçeğine alıştırmaya çalıştık.


Sri Lanka’da gezecek daha çok yer, yapacak daha çok şey varken bizim yapabildiklerimiz, gezebildiklerimiz, deneyimleyebildiklerimiz bunlar. Bu ülke insanıyla, doğasıyla, deniziyle, yemekleriyle gönlümde çok farklı bir yere yerleşti. Umarım siz de bir gün bu güzel ülkeye gider ve en az benim kadar unutulmaz anılarla dönersiniz.

Sevgiyle kalın…
Tuna