Geçtiğimiz günlerde bir hafta süren bir yelken eğitimine katıldık. Tarih
Nisan başı, rota Yunan adaları, eğitmen ise yelkenli teknesi ile iki kere dünya
turu yapmış Cumhur Gökova idi. Eğitim haftamız bittiğinde yelkenle ilgili yeni birçok bilgi öğrenmiş,
öğretici seyirler yapmış, hayran kalınacak güzellikte Yunan adaları gezmiş ve
yeni dostlar kazanmış olarak çok mutlu döndük İzmir’e. Bu gezdiğimiz Yunan
adaları arasında bir tanesine hayran oldum ve hemen sizlerle paylaşmak istedim.
Dodecanese (12 Adalar) adaları
arasında yer alan Nisyros Adası minik ama çok şirin. Kos Adası ile Tilos Adası
arasında yer alıyor. Adaya Türkiye’den direkt feribot yok, adaya ulaşım için önce Kos
Adası’na gidip oradan feribota binmeniz gerekmekte. Veya Pire, Rodos, Tilos,
Chalki adalarının birinden de Blue Star Ferries veya Dodekanisos Seaways
işletmelerinden biri ile ulaşım sağlanabiliyor.
Bu feribotlar adanın hem merkezi
hem de ana limanı olan Mandraki semtine yanaşıyorlar. Biz ise kendi yelkenlimiz
ile gittiğimiz için minik bir yat kulübü olan Pali’ye gidiyoruz. Pali’de şirin
bir restoran var, ismi Afrodit. Her şey çok taze ve çok lezzetli. Burada akşam
yemeğimizi yiyerek ertesi günkü volkan ziyareti için enerji topladık.
Daha önce varlığından bile haberdar olmadığım Nisyros Adası’nı çok sevdim. Mevsim
sebebiyle olsa gerek; turist kalabalığı yoktu. Bir o kadar kendi halinde olan
ve minik sokaklarında şirin taş evler barındıran bu ada hala aktif bir volkana
da ev sahipliği yapıyor.
Ada mitolojiye göre Tanrı ve Devler arasındaki savaş sırasında
yaratılıyor. İlk Yunan tanrıçası olan Gaia (tabiat ana) ölümlü devler ile
Olympus’un ölümsüz tanrılarını bir birbirlerine düşürüyor. Tanrılar, korkuyla
geri çekilen devlerin peşinden gidiyorlar. Deniz tanrısı Poseidon, dev Polyvotis'i
Kos Adası’na kadar kovalıyor. Üç uçlu mızrağı ile Kos'un bir kısmını sökerek Polyvotis'in
üzerine atıyor ve onu Ege Denizi’nin derinliklerine gömüyor. İnanışa göre Kos
Adası’nın bu parçasından Nisyros Adası doğuyor. Adadaki volkanik patlamalar ise
yenilmiş devin öfkeli nefes alışları sebebiyle meydana geliyor. Bu volkanik
patlamalarla şekil alan ada, Yunanistan'ın en genç volkanik merkezi olarak
kabul ediliyor.
Ada o kadar küçük ki tüm adanın gezilecek en güzel yerlerini araba ile 3
saat gibi kısa bir sürede görmek mümkün. Biz de aynen böyle yaptık. Sabah hafif
bir kahvaltının ardından önce mimarisi ile ünlü Emporios köyüne gittik. Emporios
köyü terkedilmiş bir köy. 20. yy’ın başlarında çok kalabalık bir köy iken 1960’larda köy nüfusunun
büyük bir çoğunluğu deniz kenarındaki köylere taşınmış.
Bu fotoğrafta gördüğünüz kollarını açmış amca ile
adanın farklı lokasyonlarında tam 3 kere daha karşılaştık. (Ada o kadar büyük
yani)
Köyün biraz aşağısında minikçe bir mağara var, yolun kenarında. İçine bir
insan girebilecek boyutta ve yerle aynı seviyede. İçerisi inanılmaz derecede
sıcak. Öyle ki, 10 saniyeden fazla dayanmak imkansız. Bu mağaranın bu denli
sıcak olmasının sebebi adada hala aktif olan volkan.
Oradan, en son patlamanın 1888 yılında gerçekleştiği o ünlü volkanı ziyaret
ettik, kraterde yürüdük ve kaynayan delikleri gördük.
Stefanos Kraterinin çapı yaklaşık 300 metre, derinliği ise 25 metre. Bu en
büyük krater haricinde çevrede birkaç irili ufaklı krater daha mevcut. Önce onları
gezip, en büyük ve en güzelini en sona bıraktık. Kraterdeki deliklerin üstü
hariç her yerde yürünebiliyor. (deliklerde çökme tehlikesi var) Her yeri saran
kükürt kokusu burnumuzun direğini sızlatsa da bu eşsiz deneyimi bir daha
tekrarlama şansımız olmayabilir diye dişimizi sıktık.
Kraterden sonra daracık sokakları, mavi panjurlu evleri ile gönüllerimizi
fetheden Nikia köyüne gittik. Nikia köyü adanın bir yamacında kurulmuş, bir
tarafında uçsuz bucaksız Ege denizi diğer tarafında volkanik krater manzarası
ile bizi kendisine hayran bıraktı. Daracık sokaklarından geçerken şu mavi panjurlu ev
benim olsa keşke diyeceğiniz, minicik de bir meydanı olan tatlı mı tatlı bir
köy burası, sanki şirinler köyü. Köyü gezip manzarasında büyülendikten sonra,
bu kadar çıktık az daha çıkalım deyip en tepedeki kiliseye de çıktık. Kilisenin
manzarası tek kelimeyle muhteşemdi.
Güzel ada turunun ardından bu şirin adaya üzülerek de olsa şimdilik veda ettik ve başka bir yunan adasına yelken açtık. Ama şimdiden kendine has dokusu, huzur dolu sokakları, enfes manzaralara sahip köyleri ile Nisyros Adası'na tekrar gitmek için sabırsızlanmaya başladım...