Bu gidişimizde şehir merkezine yakın ama merkez kadar pahalı olmayan, daha sakin bir bölge olan Aventino bölgesinde bir otelden yaptık rezervasyonumuzu.
Zaman hızlı bir şekilde uçtu gitti ve yolculuk günü geldi çattı. Büyük bir
heyecanla adım attık ikinci kez Roma’ya. Bu sefer bir tur şirketiyle
gitmediğimiz için ulaşım konusunda da dersimizi çalışmış ve havaalanından şehir
merkezine gitmek için farkı alternatifler olduğunu öğrenmiştik. Bunlar;
2) Şehir metropolitan treni (FM1) Kişibaşı 8 €.
Biz Aventino bölgesine gideceğimiz için lokasyon olarak bize en uygun seçenek buydu.
Ostiense Gar’ında indik trenden ve yaklaşık 15 dakika yürüyerek otelimize
vardık.
3) Taxi : Roma'da
taxiler beyaz renkli ve havaalanının
hemen dışında müşteri bekliyorlar. 2006
yılından beri fix ücretler ile çalışan taxilerin havaalanından şehir merkezine
tarifesi yaklaşık 40 €. Taksiye binmedik gerçi biz ama okuduğum kadarıyla bagaj
için de ekstra para alıyorlarmış.
4) By Terravision Shuttle Otobüsleri :
Havaalanı ve Termini arasında gidip geliyorlar.
Otel rezervasyonumuzu yine aylar öncesinden booking.com aracılığı ile
yapmış olduğumuz için çok uygun bir fiyata konakladık. Kahvaltı dahil 2 kişi
gecelik oda fiyatı €70 civarıydı. Kahvaltısı da daha önce kalmış olduğum
otellerle kıyaslarsam çok başarılıydı.
Aventino bölgesi o kadar sakin bir bölge ki sabahları bahçede kuşların ve cırcır
böceklerinin sesleri arasında yaptık kahvaltımızı. Aventino’dan şehrin Old town bölgesine yürüyerek yaklaşık yarım saatte
varılıyor. Ama bu yürüyüş öyle acele acele, hedef odaklı yapılan bir yürüyüş
olmuyor çünkü şehrin her yerinden tarih fışkırdığı için etrafa bakına bakına,
tatlı tatlı yürünüyor. Yürümek istemezseniz de metro durağı otele çok yakın,
yürüyerek birkaç dakika uzaklıkta sadece. Metro sistemi çok basit Roma’da. İki
hat var sadece. A hattı ve B hattı. Bu iki hattın buluşma noktası ise Termini.
Biz metroyu pek kullanmadık, her yere yürüyerek gittik geldik.
Otelden çıkıp Tevere Nehri kıyısından şehir merkezine yürümenin keyfi
bambaşkaydı.
Aventino bölgesi old town’a yakın olduğu kadar, Trastevere
bölgesine de çok yakın. Trastevere capcanlı, cıvıl cıvıl, sokak çalgıcılarının
müzikleriyle şenlenen sokaklarda birçok
restaurant, cafe ve bar’ın yer aldığı hareketli bir semt. Ufak bir trattoria’da
akşam yemeğinizi yiyip, şirin bir cafe’de spritz’ini içmeden Trastevere’den
ayrılmayın derim ben. Buraya kadar gelmişken
de Cioccalata e Vino’ya uğramamazlık etmeyin. Burası bir bar evet, ama
bildiğimiz tarzda bir bar değil. Minicik bir mekan, oturacak yer yok ve
çikolatalı shot’ları ile ünlü. Çikolatalı dediysem, içkiniz çikolatalı değil,
bardaklar çikolatadan yapılma. Yani istediğiniz shot’ı menüden seçiyorsunuz,
çikolatadan yapılma bardağın içinde servis ediyorlar, ve bir seferde bardakla
beraber ağzınıza atıyorsunuz shot’ı. Nasıl, değişik değil mi? : )
Roma’da gezilecek görülecek çok yer var. Aşıklar çeşmesi, İspanyol merdivenleri,
Pantheon, Navona Piazza, Çiçek pazarı (Campo di Fiori), Kolezyum, Vatikan,
Villa Borghese .. hepsini rahat rahat gezmek için minimum 3 gün istiyor Roma.
Kaldığınız otelden ufak bir harita alın, şehri harita üzerinde bölümlere ayırın,
ve o gün o bölümü gezin.
Ravioli, gnocchi, lazanya, dört mevsim pizza yanında sofra şarabı olmazsa
olmaz.
Pompi pastanesinde tiramisu yiyin, espresso için.
Via Albalonga’daki Pompi şubesine gittik biz, gayet büyük ve güzeldi,
servis süperdi.
Kiko’dan makyaj malzemesi, krem, oje vb. alın. Başarılı bir marka olduğu
gibi fiyatları da çok uygun.
Roma’da 2 gece kaldıktan sonra uzun yıllardır gitmeyi çok istediğim Amalfi
kıyılarına geçtik. İtalya’ya gitmeden birkaç hafta önce Europcar’dan arabamızı
kiralamıştık, Termini’deki şubeye gidip aracımızı aldık, navigasyona gitmek
istediğimiz lokasyonu girdik, ve başladı yolculuğumuz. Roma’dan çıktıktan sonra
ver elini otoban, 4 saate yakın neredeyse hiç otobandan çıkmadan Napoli’ye
vardık. Bu arada belirtmem gerekir ki, otobanlar çok pahalı. Gidiş dönüş toplam
30-35 € civarında para verdik.
Yol üzerinde Roma’dan ayrılalı henüz 1 saat kadar olmuşken bir Carrefour
mağazası gördük. Amalfi kıyılarında
otelde kalmak yerine ev kiralamıştık, Carrefour’da verdiğimiz molada çok uygun
fiyatlara ev alışverişimizi de yapmış olduk ve yolumuza devam ettik. Napoli’den
sonra evimizi tuttuğumuz Praiano kasabasına varmamız da yaklaşık 1 saat sürdü.
Amalfi kıyıları dağların denize dik uzandığı, evlerin yamaçlara kurulduğu,
deniz kenarına gitmek için bir sürü basamak inmenin gerektiği yanyana
kasabalardan oluşan bir kıyı şeridi. Bu kasabalar sırasıyla; Positano, Praiano,
Conca dei Marini, Amalfi, Atrani, Minori, Maiori, Vietri Sul Mare. Biz
Praiano’da kaldık. Evimizi de airbnb.com’dan kiraladık. Booking.com mantığıyla
çalışan ama otel yerine ev, daire, villa ya da bir evin odasını seçebildiğiniz
bir site burası.
Bu kadar kasaba arasından neden Praiano’da kaldınız derseniz açıkçası
bilmiyorum, en çok buradaki evi beğendik sanıyorum. Evimizin artısı garajının
olmasıydı bir de, çünkü araba park etmek büyük sıkıntı oralarda. Yollar
daracık, bir geliş, bir gidiş sadece. Özel otoparklar çok pahalı, o yüzden arabanız
varsa garaj çok önemli bence.
Evimiz Praiano’nun merkezinin biraz dışında, Marina di Praia’ya çok
yakındı. Marina di Praia çakıl taşlı bir plaj, çok büyük değil ama kalabalık. Plajın
biraz gerisinde bir restaurant, bir dalış merkezi ve tekne gezileri yapan birkaç
merkez var. Sanıyorum plajın kalabalık olmasından kaynaklı deniz pek temiz
değildi burada.
Bizim gibi ev tutmuş olanlar için Praiano’nun merkezinde Tutto Per Tutti isimli minik bir market var. Minik dediğime bakmayın, içinde ne ararsanız var. Alt katında kocaman bir şarap reyonu bile var. Evimiz, terasımız, manzaramız o kadar güzeldi ki, birkaç gece evde yedik. İtalyan peynirlerine, şarabına, makarnasına doyduk.
Praiano merkezinde Piazza San Gennaro’dan çok fazla basamak (ben diyim 300,
siz diyin 500 basamak) inerek
ulaşabileceğiniz bir diğer plaj ise One Fire Beach. Yol üzerinde plaja doğru
inerken & çıkarken, ara ara çeşme koymuşlar ki, bu sıcakta insanlar helak
olmasın :) Ama güzel bir plaj, şezlongların bulunduğu esas plajın yanında bir
de minik, taşlık bir koy var.
Praiano’dan atladık arabamıza, Positano’ya gittik bir gün. Positano’da
otopark konusu biraz sıkıntılı. Saat başına 3 € atılan makineler var yol
kenarlarında, veya özel otoparklar var. Bunların dışında bir park yeri bulmak
çok zor. Kasabanın tam girişinde bir yer bulduk, attık makineye paramızı, başladık
merdivenleri yavaş yavaş inmeye. Hava
zaten biraz kapalıydı ama yağacak gibi de gözükmüyordu. Fakat öyle bir yağmaya
başladı ki birdenbire, kendimizi bir ağacın altına zor attık. Neyse ki 15-20
dakikada yavaşladı yağmur ama biz bu süre içinde yeteri kadar ıslandık zaten.
Beklemekten sıkılınca tekrar başladık merdivenleri inmeye. Manzara görülmeye
değer.
Aşağılara inmeyi başardıkça mağazaların, restaurant ve cafe’lerin yer
aldığı çarşıya vardık. Şirin bir çarşısı var Positano’nun.
Sahile varmayı başardığımızda ise bacaklarımız titriyordu yorgunluktan. Yol
üstünde bir pastanenin önünden geçerken birkaç tatlı aldık, amacımız sahilde
tatlılarımızı yerken biraz olsun dinlenmekti. Vitrindeki pastalara dayanamayıp
girdiğimiz mekan meğerse La Zagara imiş. Positano ile ilgili araştırma yaparken
buraya denk gelmiş ve yapmadan dönme listeme eklemiştim.
Buranın çok şirin bir bahçesi de var, ama hiç
yer yoktu. Bu sebeple tatlılarımızı alıp sahile inmeye karar vermiştik.
Positano’da Spiaggia ve
Fornillo olmak üzere 2 plaj var. Fornillo Beach Spiaggia’ya göre hem daha az kalabalık, hem de daha uygun fiyatlı.Ana plajdan yürüyerek yandaki Fornillo Beach’e geçiş var.
Positano’da birkaç saat geçirdikten sonra Sorrento’ya gitmeye karar verdik. Sorrento diğer kasabalara göre çok büyük, hatta kasabadan ziyade şehir kıvamında diyebiliriz. Diğer kasabalar daha turistik olduğu için en uygun fiyatlı hediyelik eşyaları burada bulabilirsiniz.
Sorrento’ya varır varmaz oturup birşeyler yiyelim içelim, biraz dinlenelim
istedik ve ilk gördüğümüz mekanda ufak bir mola verdik.
Adı “Bar la Terrazza” olan bu minik cafe Sant Agnello’da. Seyir terası gibi bir terası var,
haliyle deniz seviyesinden bir miktar yukarıda. Hizmet kalitesi hakkında çok
iyi yorumlar yapamayacağım, bizdeki belediye işletmeleri tarzında bir yerdi
fakat muhteşem bir manzarası vardı.
Ertesi gün Conca dei Marini Plaj’ında bulduk kendimizi. Yine arabamızı
tepelerde bir yere ücretli bir şekilde park ettikten sonra, artık alışmış
olduğumuz basamakları inmeye başladık bir bir. Plaj, çevresinde restoran ve trattoria’ların yer aldığı ufak fakat çok sempatik
bir plajdı.
Biz hiçbirine oturmadık, denizde epey bir yüzdükten sonra Amalfi’ye doğru
yöneldik. Amalfi çok şirin bir kasaba. Kasabanın içi, çarşısı Positano ve
Praiano’ya göre biraz daha büyük. Büyük bir kilisenin yer aldığı ana meydanına
çıkan ufacık sokakları var. Bu sokaklarda limondan yapılmış sabunlar,
çikolatalar, limoncellolar satan minik dükkanlar var. İçine girdiğiniz zaman
kendinizi kaybedebilirsiniz çünkü hepsinden almak, bütün sevdiklerinize
götürmek isteyeceksiniz.
Amalfi Kıyıları’na gitmeden önce internette yaptığım araştırmalarda oraları
denizden görmeden giderseniz, Amalfi’yi görmüş sayılmazsınız diyordu. Biz de
daha önce bahsettiğim Marina di Praia plajında tekne turları satan bir merkez
keşfetmiştik. 3 saati 120 €’ya bir zodiac bot kiraladık. Arkadaşlarımızın
kaptanlık ehliyetleri olduğu için tekneyi de kendimiz kullandık. Praiano’dan
çıktık önce sol tarafa Minori’ye kadar gittik. Tabi arada yüzme molası da
verdik. Minori’den sonra aynı yolu geri döndük, bu sefer de diğer tarafa
Positano’ya doğru gittik. Gerçekten dedikleri kadar varmış, Amalfi kıyılarını
denizden görmek bambaşka bir duyguymuş. Arabayla gezerken de büyüleniyorsunuz
gerçi ama siz siz olun fırsatınız olursa tekne gezisi yapmadan dönmeyin.
Praiano’daki son gecemizde Praiano’da gerçekleşen “Luminaria di San
Domenico” festivaline denk geldik. Festival Santa Maria a Castro Manastırında
idi. 2 gün süren bu festivalde kasaba sakinleri evlerini, bahçelerini,
balkonlarını mumlarla donatıyorlar. Aynı şekilde manastırın da bahçesi kandillerle
doluydu, akşam festivalin başlama saatinde görevli çocuklar ellerindeki ateşler
ile bir bir bu kandilleri yakıyorlar. Ortaya muhteşem bir görüntü çıkıyor.
Buralara kadar gelmişken yapmayı çok istediğim ama yapamadığım iki şey
oldu. Ravello ve Capri adası’na gidemedim. Ama kısıtlı zamanda her şeyi yapmak
mümkün olmuyor malesef. Bunlar da bir dahaki sefere inşallah dedik ve üzülerek
Praiano’dan ayrıldık.
Uçağımız Roma’dan gece saat 2:00’de kalkıyordu. O yüzden
hiçbir acelemiz yoktu. Dönüş yolumuzda La Reggia Designer Outlet diye bir
alışveriş merkezine uğradık. Amaç hem vakit geçirmek hem de outlet olduğu
düşüncesiyle uygun fiyata biraz alışveriş yapmaktı. Vaktimizi geçirdik
geçirmesine ama fiyatlar pek de umduğumuz gibi olmadı. Outlet olmasına rağmen
Türkiye’de tekstil fiyatları çok daha uygun, bu bir gerçek. Alışverişimizi
yapıp yolumuza devam ettik. Roma’dayken gidemediğimiz tiramisu’ları ile ünlü
Pompi’yi bulduk, yazımın başlarında bahsetmiştim zaten, klasik tiramisu’su
gayet güzel ama çok bir numarası yoktu. Fakat muzlu ve ekstra çikolatalı
tiramisu muhteşemdi.
Gece saat 12:00 gibi aracımızı havaalanındaki Europcar ofis’ine teslim
edecektik, konfirmasyonu o şekilde almıştık. Biz erkenden gidelim, sonra
havaalanında vakit geçiririz diye düşündük. Havaalanına gittiğimizde saat 23:00
civarıydı. Meğer havaalanındaki şube 23:00’de kapanıyormuş, Europcar’ın web
sitesinde 24:00 yazıyordu oysa. Birkaç dakikayla görevliyi kaçırdık ve teslim
edemedik aracı. Daha doğrusu görevli bizi kaile almadı, saat 23:00 ben
kapıyorum, siz anahtarı kutuya atın, sabah ilgileniriz dedi. Tipik İtalyan
mantığı işte. Günün ortasında siesta
yapacam ben diye, mağazasını kapatıp giden bir mantık bu ne de olsa : )
Türkiye’de olsa görevli birkaç dakika daha kalır ve aracı teslim alırdı
büyük ihtimalle. Ama neyse ki, araçla ilgili bir sorun yaşamadık sonradan.
Tabi biz havaalanına erken erken vardık, ne güzel biraz mağaza gezeriz,
free shop’tan alışveriş yaparız diye düşünürken, bir hayal kırıklığı da orada
yaşadık. Açık olan tek bir mağaza yoktu. Free shop’ta hiçbir yetkili yoktu.
Haliyle 2 saat boyunca kös kös oturup uçak saatini bekledik.
Bir güzel seyahat de bu şekilde noktalanmış oldu.
Yıllardır hayalini kurduğum Amalfi
kıyılarında olmak, oranın o romantik
havasını solumak, büyüleyici manzaralar eşliğinde yanında sevgilin ve sevdiğin
dostların ile birlikte olmak inanılmaz bir duyguydu. Bana inanıp peşimden gelen
sevgili eşim ve tatlı arkadaşlarım Özgecan & Umut’a da teşekkür etmek
istiyorum. Birlikte daha nice gezilere inşallah : )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder