Sri Lanka’yı anlatmaya nerden başlasam, nasıl anlatsam bir türlü bilemiyorum. O yüzden de bilgisayarın başına oturup beyaz bir sayfa açmak epey vaktimi aldı. Ama sonunda oturdum işte ve başladım karalamaya.
Sri Lanka
Hindistan’ın altında bir ada ülke. Hakkında çok fazla şey bilmeden, Qatar Hava
Yollarının kampanyasına denk gelip kısa bir araştırma sonrası aldığım uçak
biletleri sonrasında çok da fazla bir beklentiye girmeden gittik Sri Lanka’ya.
Okyanusun ortasında bir ada, deniz, kumsal, palmiyeler, Türkiye’de kış
yaşanırken yaz mevsimine gitmek… Ne kadar kötü olabilirdi ki… Evet hiç kötü
olmamasının haricinde, Sri Lanka’ya hayran kalarak döndük.
Sanırım bunun
ilk sebebi ülkede henüz turizmin patlamamış olması. Yani Sri Lanka bir Bali,
bir Tayland değil. Evet, benzediği yönler elbette var. Ama ilk başta oralar
kadar kalabalık değil… İnsanlar sizi kazıklamaya çalışmıyor, tam tersine lokal
halk inanılmaz yardımsever ve inanılmaz güler yüzlü. Belki Budizm’in, belki
henüz turizmin çok gelişmemesinin etkisi bilemiyorum… Ülkede yaygın dini inanış
önce Budizm, sonra Hinduizm ve sonra Hristiyanlık. Zamanında ülkede terörizm
sorunu varmış ama artık bundan eser kalmamış. Yani Sri Lanka’ya gitmek gayet
güvenli.
Biz gittiğimiz
Şubat ayı itibariyle ülkenin orta, güney ve batı kesimlerini gezdik. Kuzey ve
doğu kesimlerine ise hem muson zamanı olduğu için hem de her yeri gezmek aynı
anda mümkün olmadığı için uğramadık.
Sri Lanka Hakkında Kısa Kısa Notlar;
Paranızı havalimanından çıkmadan bozdurabilirsiniz, birkaç tane döviz bürosu var ve hepsinin kuru aynı. Veya daha sonradan bankalardan da döviz bozdurabilirsiniz. Döviz bozdurmak yerine belli bir komisyon karşılığı atm’lerden para da çekmek mümkün.
Sri Lanka’da en yaygın GSM hattı Dialog. Birkaç alternatif daha var ama kapsama alanı en geniş olan bu.
Diğer Asya ülkelerinde olduğu gibi tuktuk’lar ile binmeden pazarlık yapmak gerekiyor.
Sadece büyük şehirlerde geçerli olan Pick Me aplikasyonunu kullanmanızı öneririm. Bu aplikasyon tam anlamıyla Uber’in Sri Lanka versiyonu. Pick me sayesinde fiyatlarda pazarlık yapmanıza gerek kalmıyor, zaten çok uygun oluyor. Ancak sadece büyük şehirlerde geçerli. Biz sadece Kandy’de kullanabildik. Negombo’da da araç vardı aslında ama bizim bulunduğumuz bölgede yoktu.
Sri Lanka yemekleri çok lezzetli. Evet baharatlı ve acı ama lezzetli. Favori yemeklerimiz arasında kottu ve roti oldu. Ayrıca ismini bilmiyorum ama kahvaltıda krep gibi bir şey yapıyorlar, içine de reçelimsi bir şey sürüyorlar, inanılmaz lezzetli. Tropik meyvelerden ve meşhur seylan çayından bahsetmiyorum bile…
Paranızı havalimanından çıkmadan bozdurabilirsiniz, birkaç tane döviz bürosu var ve hepsinin kuru aynı. Veya daha sonradan bankalardan da döviz bozdurabilirsiniz. Döviz bozdurmak yerine belli bir komisyon karşılığı atm’lerden para da çekmek mümkün.
Sri Lanka’da en yaygın GSM hattı Dialog. Birkaç alternatif daha var ama kapsama alanı en geniş olan bu.
Diğer Asya ülkelerinde olduğu gibi tuktuk’lar ile binmeden pazarlık yapmak gerekiyor.
Sadece büyük şehirlerde geçerli olan Pick Me aplikasyonunu kullanmanızı öneririm. Bu aplikasyon tam anlamıyla Uber’in Sri Lanka versiyonu. Pick me sayesinde fiyatlarda pazarlık yapmanıza gerek kalmıyor, zaten çok uygun oluyor. Ancak sadece büyük şehirlerde geçerli. Biz sadece Kandy’de kullanabildik. Negombo’da da araç vardı aslında ama bizim bulunduğumuz bölgede yoktu.
Sri Lanka yemekleri çok lezzetli. Evet baharatlı ve acı ama lezzetli. Favori yemeklerimiz arasında kottu ve roti oldu. Ayrıca ismini bilmiyorum ama kahvaltıda krep gibi bir şey yapıyorlar, içine de reçelimsi bir şey sürüyorlar, inanılmaz lezzetli. Tropik meyvelerden ve meşhur seylan çayından bahsetmiyorum bile…
Aşı olmaya
gerek yok, biz olmadık. Ama evhamlanıyorsanız yine de seyahat sağlık merkezi
ile görüşebilirsiniz.
Sri Lanka’da
turistler genelde tüm tatilleri veya tatillerinin belli bir bölümü için şoförlü
araç tutuyorlar. Bu aracın günlüğü yaklaşık 50$ civarında oluyor. Şoför size
hem tur rehberliği yapıyor, hem de gideceğiniz rotalarda bir şehirden diğerine
sizi konforlu aracıyla istediğiniz lokasyona ulaştırıyor. Birçok otel turistten
ekstra bir ücret talep etmeden şoföre yatacak yer de sağlıyor. Biz bu yöntemi
tercih etmeyip, Sri Lanka’da kendi imkanlarımızla yol aldık.
Hijyen
konusunda çok zorluk yaşamadık. Mümkün olduğunca sokak yemeği yemeyip,
dışarılardaki tuvaletleri pek kullanmamaya çalıştık. Bazı cafe’lerin bile
tuvaletleri iyi durumda olamayabiliyor. Ama genel anlamda büyük bir sıkıntı
yaşamadık.
Sri Lanka Rotamız
Toplam 3 hafta kaldığımız Sri Lanka’ya
olan uluslararası uçuşumuz Colombo Bandaranaike Havalimanına idi. Her ne kadar
Colombo dese de; havalimanı aslında km olarak Negombo’ya daha yakın. Bizim
rotamız şu şekilde idi;
Kandy
Colombo’ya hiç uğramadan,
havalimanında iner inmez Kandy’ye geçtik. Kandy’ye gitmemizin esas sebebi orayı
merkez seçip çevreyi gezmek ve Kandy – Ella tren yolculuğunu yapmak idi. Kandy
Sri Lanka’nın 2. büyük şehri olduğu için bildiğiniz bir büyük şehir. Bizim de
amacımız büyük şehirlerden mümkün mertebe uzak kalmaktı ama sonuçta bir yeri
merkez seçmemiz gerekiyordu.
Kandy şehrinin
tam ortasında şehrin hengamesinden ve karmaşıklığından kendinizi uzakta
hissedebileceğiniz bir göl var; Kandy Gölü. Bu göl çevresinde dolaşmak çok
keyifli, insana değişik bir huzur hissettiriyor.
Kandy şehrinin biraz dışında Royal Botanical Gardens var. Botanik bahçeleri gezmeyi seviyorsanız, buraya da birkaç saat ayırmanızı öneririm. Biz botanik bahçeleri gezmeyi seviyoruz ama Fırat da ben de ne botanikçiyiz ne de bitkilerden anlarız. Ama bu bahçelerdeki yeşilin, rengarenk çiçeklerin, türlü türlü kuş cıvıltısının bizde uyandırdığı huzur hissini çok seviyoruz. Royal Botanical Gardens girişi bir kişi için 1500 Sri Lanka Rupee’si.
Dambulla ve Sigiriya
Bir günümüzü
daha kuzeye gitmeye ayırdık. Rotamızda Dambulla Cave Temple ve Sigiriya Rock
vardı. Sabahtan öğlene kadar Dambulla Cave Temple’i gezdik.
Dambulla Cave
Temple; Unesco tarafından ilan edilmiş bir dünya mirası. (Unesco Worl Heritiga Site) Dambulla’s Golden Temple olarak
da biliniyor ve Sri Lanka'daki en büyük ve en iyi korunmuş mağara tapınak
kompleksi. Bu komplekste toplam 5 mağara var ve her birinin içerinde Buddha ve
Budizm ile ilgili heykeller ve çizimler var. Mağaraların olduğu alana 364
basamak çıkarak ulaşabiliyorsunuz ama bu tırmanışa değiyor. İçeriye ayakkabı
ile girmek yasak, omuz ve bacakların da örtülü olması gerekiyor. Girişi bir
kişi için 1500 Sri Lanka Rupee’si.
Yine bir dünya mirası olan Sigiriya Rock; lokaller tarafından 'Dünyanın Sekizinci Harikası' olarak anılıyor. Arkeolojik bir öneme sahip olan bu saray ve kale kompleksi Sri Lanka'nın en çok ziyaret edilen turizm merkezi olabilir. Volkanik bir yapısı olan bu Sigiriya Kayası çevresindeki ormanlardan 200 metre daha yüksekte. Haliyle en tepesine çıkmak biraz meşakkatli. En yukarıya ulaşmak için tam olarak 1200 basamak çıkmanız gerekiyor. Doğruyu söylemek gerekirse benim için yorucu ve zorlu bir tırmanıştı, hele ki yükseklerden pek haz etmediğimi düşünecek olursak. Ancak aralıksız çıkmanız gerekmiyor. Dinlenecek, nefeslenecek bol bol yer var. Şimdi düşünüyorum da, aynı yorgunluğa ve aynı pahalılığa bir daha katlanır mıydım diye, evet kesinlikle katlanırdım. Yukarıda sizi muhteşem bir manzara bekliyor. Biz tırmanışımızın bitimini özellikle gün batımına denk getirdik ve yukarıda inanılmaz vakit geçirdik. Bu arada pahalılık dedim, Sigiriya’ya giriş ücreti bir kişi için 5520 Sri Lanka Rupee’si. Yani yaklaşık 30$. Bu kadar fazla bir miktarı ödemek istemezseniz Sigiriya’nın tam karşısında Pidurangala Rock var. Hem çok çok daha ucuz (yaklaşık 3$) hem de o kayanın tepesinden Sigiriya Kaya’sının da manzarasını görüyorsunuz. Hangi kayaya çıkmaya karar verirseniz verin, yanınıza yiyecek içecek, güneş kremi, şapka almayı ihmal etmeyin.
Kandy – Ella Treni
Hayatımda hiçbir
şeyi yapmayı bu kadar çok istememiş olabilirim. Bu trene binmeyi neden bu kadar
çok istediğimi bilmiyorum ama Kandy – Ella trenine binemeseydim eğer, çok
üzüleceğimi biliyorum. Bu tren yolculuğu dünyanın en güzel manzaralarına sahip
tren yolculuğu olarak geçiyor. Ve yolculuğu yapan biri olarak söylüyorum;
hayatımın en güzel yolculuğuydu, gerçekten… 7 saatin büyük bir çoğunluğunda
yemyeşil ormanlardan, çay ekim alanlarından, derelerden, dağlardan
geçiyorsunuz. Trenin raylarda ilerleme sesinden başka hiçbir ses duymuyorsunuz.
Tren Ella’ya yaklaşırken rakım olarak epey yükseliyor. Ve her tarafı sis
kaplıyor. Hani göz gözü görmüyor derler ya, ona tanık oldum işte hayatımda ilk
defa. Muhteşem bir yolculuktu. Eğer imkanınız olursa, lütfen yapmadan dönmeyin…
Yolculuk tam 7
saat sürüyor. Trende iki çeşit vagon var. Rezerve koltuklu vagonlar ve rezerve
koltuklu olmayan vagonlar. Tüm vagonlar birinci, ikinci, üçüncü sınıf olarak
ayrılıyor. Reverve olsun veya olmasın fark eden şey koltukların rahatlığı sanıyorum.
Rezerve koltuklu olan vagonların biletleri bir ay önceden satışa çıkıyor ve
maalesef online olarak alınamıyor. Biletler kara borsaya düşmüş durumda. Bazı
aracı firmalar var, belli komisyonlar karşılığı size bilet temin edebiliyor ama
bloglarda okuduğum kadarıyla bu biletlerinde sorun yaşayan birçok kişi olmuş. Bu
rezerve biletlerin ücreti de normal vagona göre daha pahalı. Normal vagonda
gitmek 2$ gibi bir şey iken, rezerveli vagonda gitmek 7-8$ civarlarında.
Diğer vagonlarda
ise koltuklar rezerve değil. Yani isteyen istediği yere oturuyor, ayakta da
kalabiliyor. Ve tabi ki bu ayakta olan yolculuk ferah bir ortamda geçmiyor,
saatler boyunca sıkış tepiş bir şekilde yol alınıyor.
Eğer rezerve bilet bulamasaydık bu vagonda gider miydik bilmiyorum. Bu yolculuğu yapmayı o kadar çok istiyordum ki, herhalde giderdik. Neyse, gelelim ben nasıl rezerve bilet buldum kısmına…
Kandy’de
kalacağımız otele karar verme aşamasındayken, booking.com’da otellerin müşteri
yorumlarına da göz gezdiriyordum. O esnada fark ettim ki daha önce kalan birçok
kişi otel müdürünün onlara Kandy-Ella tren bileti konusunda yardımcı olduğundan
bahsetmiş. Ben de zaten beğenmiş olduğum bu oteli hemen rezerve ettim ve otel
müdürü ile yazışmaya başladım. Müdür aynen diğer müşterilerin yazdığı gibi bize
de bilet konusunda yardımcı oldu ve biz daha Sri Lanka’ya gitmeden Kandy – Ella
tren biletimiz bizim için satın alınmıştı. 2 bilete 2800 Sri Lanka Rupee’si
ödedik yani yaklaşık 15$. 7 saatlik bir yolculuk olduğunu düşünürsek, bu
yolculuğa iki kişi için 15$ vermek çok da can acıtmadı bence. Eğer siz de
Kandy’de kalacaksanız ve Kandy – Ella treni için rezerve bilet bulmak
istiyorsanız Kandy’de kaldığımız otelin ismini paylaşıyorum. “Notting Hill
Country House” Eğer konaklamanızı aşağıdaki link üzerinden yaparsanız; siz de
%10 indirim elde etmiş olursunuz. Bu
linki sadece bu otelde değil, tüm yurt dışı konaklamalarınızda
kullanabilirsiniz.
Ella
Daha varmadan
anlamıştım Ella’ya aşık olacağımı. Tüm seyahat boyunca en uygun fiyatlı
tuttuğum ve beklentimin en az olduğu oda hayatımda kaldığım belki de en güzel
oda oldu. Odanın bir ekstrası yoktu aslında, temiz ve ferah olmasının dışında.
Ama balkonunun manzarası yok mu, ahh o manzara… Her sabah o yeşilliğe uyanmak,
kuş cıvıltıları ve başlarda kuş sandığım ama sonradan sincap olduğunu anladığım
sesler eşliğinde kahvaltını yapmak… O manzaranın bana hissettirdiği tüm huzur,
sakinlik, dinginlik… işte bunları hep hatırlayacağım.
Ella aslında çay tarlalarının ortasına kurulu minik bir kasaba. Ama tüm seyahat boyunca karşılaştığımız en turistik yer de burasıydı aynı zamanda. Seyahat öncesi okuduğum bloglarda insanlar genelde Ella’ya hep 1 veya 2 gün ayırmışlar ve daha çok kalmadıkları için pişman olmuşlar. Ben Ella’ya 4 gün ayırdım ve yine de daha çok kalmadığıma pişman oldum. Kasabada yapacak çok bir şey yok aslında. Cafe’ler, restoran’lar, bar’lar… Kasabanın en dolu mekanı Chill isimli bir restoran/bar. Her yer bomboş, burası tıklım tıklım. Atmosferi, yemekleri çok güzel; yani şöhretini hak ediyor. Kasabanın haricinde Ella’da birçok trekking rotası mevcut. Zorluk derecesine göre istediğiniz yerlere tırmanabilirsiniz. Nine Arch Bridge, Little Adam’s Peak, Ella Rock, Ravana Falls, Diyaluma Falls bunlardan sadece bazıları…
Mirissa & Unawatuna & Galle
Sri Lanka’da
karasal kısımları gezdikten sonra sıra geldi Hint Okyanusu ile ilk defa
tanışmaya. Ella’dan Mirissa’ya ulaşıp otele yerleşmemiz derken akşam olmuş,
hava kararmıştı. Karnımız acıktığı için sahildeki restoranlara bir bakalım
demiştik. Ve ilk o zaman heybetli Hint Okyanusu bize koca koca dalgalarıyla
merhaba dedi.
Mirissa’nın
uzuuun bir sahili, sahilinde yan yana sıralanmış cafe ve restoranları var. İşte
biz de o restoranlardan birine oturup hayatımızda ilk defa Mahi Mahi balığı
yedik.
Bu uzun sahil
çok dalgalı olduğu için yüzmeye pek uygun değil. Daha çok surf yapılıyor. Ama
surf’e başlangıç için de uygun bir sahil değil çünkü kayalık. Gene de yüzen hiç
mi yok derseniz, var. Yüzmek için Secret Beach’e gittik. Secret Beach de yan
yana 2 minik plajdan oluşmuş Mirissa sahiline göre bir tık daha korunaklı bir
sahil. Yine de bizim alışık olduğumuza göre aşırı dalgalı. Minik plajlardan
birinde bir işletme ve şezlongları var. Öbüründe ise havlunuzu atıp istediğiniz
gibi takılabiliyorsunuz. İşletmenin olduğu sahilde denizdeki kayalar korunaklı
bir kısım oluşturmuşlar ve o sığ kısma dalga girmiyor. Yani yüzmek için değil
de daha ziyade çimmek için ideal : )
Mirissa’nın biraz dışında Coconut Tree Spot denilen bir tepe var. Bu tepede adından da anlaşılacağı gibi birçok hindistancevizi ağacı var. Ve buradan gün batımı çok güzel görüntüleniyor. Tavsiyemdir; buraya gidecek olursanız kendinize güzel bir yer bulmak için biraz erken gidin ve yanınıza bir bira alın.
Mirissa civarındaysanız ve dalga surf’ü öğrenmek istiyorsanız ise adresiniz Weligama. Koca sahil yan yana surf okulları ile dolu. Beğeninize göre birini seçin ve eğitime başlayın. Fiyatlar çok uygun. İlk gün eğitimi (önce karada sonra denizde) 2500 Sri Lanka Rupee’si. Eğitim sonrası surf kiraları ise bir saati 250 Sri Lanka Rupee’si. Denizi sığ ve kum. Surf öğrenmek için çok uygun.
Unawatuna’da eğer denize girmek istiyorsanız yine kayaların dalgaların içeri girmesine engel olarak doğal bir havuz oluşturduğu Wijaya Beach gayet güzel. Wijaya Beach sahilinde yine cafe’ler ve restoran’lar var. Ya da kasabadan tuktuk ile 10 dakika kadar mesafedeki Jungle Beach.
Buralara kadar gelmişken Galle Fort’a da
gitmemezlik etmeyin. Galle Fort ya da diğer adıyla Dutch Fort Portekizliler
tarafından 1588 yılında yapılmış bir kale. Günümüzde kale duvarları içinde yer
alan bu eski güzel binalar son moda mağazalara, kafelere ve restoranlara dönüşmüş
durumda. Unesco Galle Fort’u Dünya Mirası olarak koruma altına almış, bu sayede
de bu güzel kalenin tüm güzelliği korunuyor. Bütün bir günü Galle Fort'u
keşfederek geçirebilirsiniz. İnanılmaz tarz mekanlarda oturup bir şeyler yiyip
içebilir, çok şık mağazalarda alışveriş yapabilir, kalenin duvarından muhteşem gün
batımını izleyebilirsiniz.
Negombo
Negombo diyince
şimdi bile üzülüyorum çünkü Negombo demek benim için tatilin son günleri demek.
Daha önce bahsettiğim gibi havalimanı Colombo’dan ziyade Negombo’ya daha yakın.
Biz de son iki günümüzü büyük bir şehir olan Colombo yerine minik bir balıkçı kasabası
gibi görünen Negombo’da geçirdik.
Negombo
gerçekten çok minik, yapacak fazla bir şey yok. Biz de burada daha çok sahilde
uzun yürüyüşler yapıp, kanalda tekne turuna çıkıp, kendimizi uzun uçuşumuza ve bu güzel ülkeye artık veda
etmemiz gerektiği gerçeğine alıştırmaya çalıştık.
Sri Lanka’da gezecek daha çok yer, yapacak daha çok şey varken bizim yapabildiklerimiz, gezebildiklerimiz, deneyimleyebildiklerimiz bunlar. Bu ülke insanıyla, doğasıyla, deniziyle, yemekleriyle gönlümde çok farklı bir yere yerleşti. Umarım siz de bir gün bu güzel ülkeye gider ve en az benim kadar unutulmaz anılarla dönersiniz.
Sevgiyle kalın…
Tuna
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder