Değişik bir
hafta sonu kaçamağı
Aylardan Temmuz olduğu için hafta sonu
planımızın ana teması tabi ki deniz kum güneşti.
Kuşadası civarlarına gitmeyi planlamıştık. Oraya kadar gitmişken de bir
gece konaklayalım ve Pazar gününden de faydalanalım diye düşündük.
Yıllardan beri gitmediğimiz
Kuşadası’ndaki Dilek Yarımadası Milli Parkı’na gitmeye karar verdik, bu
sebeple de o taraflarda konaklama alternatiflerine bakmaya başladık. Ama konaklamamızla ilgili bilgi vermeden önce milli park’tan bahsetmek istiyorum. Milli park’ta 4 adet plaj var. Bunlar sırasıyla;
1.
İçmeler Koyu
2.
Aydınlık Koyu (Giriş kapısına uzaklığı 5 km)
3.
Kavaklıburun (Kalamaki) Koyu (Giriş kapısına uzaklığı 9 km)
4.
Karasu Koyu (Giriş kapısına uzaklığı 11 km)
Karasu Koyu’ndan sonra giriş jandarma tarafından
yasaklanmış, sanırım Samos adası’na olan yakınlık sebebiyle. Tabi milli park
sadece plajlardan ibaret değil. Yürüyüş rotaları, kuş gözlemciliği, vb
faaliyetler de yapılabiliyor ama biz bu gidişimizde sadece denize girdik. Milli park ile ilgili daha detaylı bilgi için
;
Milli Park’a gitmeden önce biraz araştırma
yapmıştım ve ilk 2 plajın her zaman çok kalabalık olduğunu, sonraki 2 plajın
daha sakin olduğunu okumuştum.
Biz de bu sebeple ilk 2 plajı es geçip direkt 3. plaj
olan Kavaklıburun Koyu’na gittik. Gerçekten de çok kalabalık değildi, zaten
milli parkın en uzun plajına sahipmiş bu koy. Belki de bu yüzden, insan yığını
yoktu. Plajda ücretli & ücretsiz şezlonglar mevcut. Ücretli şezlongların olduğu
kısmın hemen arkasında yiyecek & içecek temiz edebileceğiniz minik bir
işletmesi de var.
Biz koyun giriş kısmında konumlandık ve
şansımıza bir piknik masası da bulduk. İnsanın yanında annesinin olması çok iyi
gerçekten, bizde hiçbir hazırlık yoktu ama annem masa örtüsünden plastik
çatala, meyveden yiyecek içeceğe kadar her şeyi hazırlamış da gelmiş : ) Biz de
yedik, içtik, denize girdik, güneşlendik, çok keyifli saatler geçirdik.
Domuz sürüleri karınlarını doyurmak için
ormanlık alanlardan çıkıp denizin kenarına kadar geliyor ve masalarda yiyecek bir
şey var mı diye bakınıyorlar. İnsanlar onlara alışmış, onlar da insanlara
alışmış görünüyorlar. Görürseniz siz de şaşırmayın ama masanızda da yiyecek
bırakmamaya özen gösterin.
Saat 17:00 gibi milli park’tan çıktık ve o
gece için konaklayacağımız eve gitmek için yola koyulduk. Aslında otelde de konaklayabilirdik
ama bu evi airbnb sitesinde görünce aşık oldum ve
biraz yol yapmaya değeceğini düşündüm, hem de Eski Doğanbey Köyü’nü görmüş
olduk sayesinde. Yol yaklaşık 1 saat sürdü. Daha önce hiç ismini duymadığım bu köy, meğer pek ünlüymüş.
Fotoğraf kulüpleri buraya foto safari yaparmış.
Eski Doğanbey Köyü; (eski adıyla Domatia) Aydın’ın Söke İlçesi’ne bağlı, Büyük Menderes Deltası manzaralı, Dilek Yarımadası Milli Park sınırları içerisinde yer alan eski bir Rum Köyü. 1924 yılındaki mübadele zamanı burada yaşayan Rum halk evlerini terk etmiş. Sonradan köye yerleşen halk ise, tarlalarına yakın olmak için ovaya inmiş ve köy bir kez daha terk edilmiş.
Şimdilerde ise köyde hem yıkık dökük evleri hem de aslına uygun restore edilmiş taş evleri bir arada görmek mümkün. Bütün köy arnavut kaldırımlı taş sokaklardan, rengarenk bahçelerden oluşuyor. Köyde bir tane cafe mevcut. Başka ne bir restaurant, ne bir bakkal var. Köyde sadece sessizlik ve huzur var, rüzgarın sesi ve kuşların cıvıltısı var, o kadar. Şimdi sizi köyün ve evin fotoğrafları ile baş başa bırakıyorum. Kaldığımız eve siz de ulaşmak isterseniz; https://www.airbnb.com/rooms/1188063
Nasıl gidilir ?
Söke'den sonra Güllübahçe ve Tuzburgazı Köylerini geçince yolu takip ettiğinizde Eski Doğanbey Köyü'ne ulaşıyorsunuz.