Datça, meğer sen ne güzel memleketmişsin.
Bu sene denk geldi, hep gitmek isteyip de bir
türlü gidemediğim yerlere gittim. Datça da bunlardan biriydi. Uzun zamandır hayallerimi süslüyordu Datça’ya gitmek, hep çok merak etmiştim o kendine has yarımadayı. Ve işten 2
gün izin alınca, fırsat bu fırsat, Perşembe sabahından başladı Datça maceramız. Datça ile ilgili
en çok bilinen şey, yollarının çok kötü olduğudur. Oysa bana hiç de abartıldığı
kadar kötü gelmedi. Bilmiyorum ben mi çok alışkınım yolda olmaya, yoksa yollar
bir ara yapıldı da bizim mi haberimiz yok. Sanırım ben alışkınım, neyse, en
iyisi bu konuyu çok fazla irdelemeyeyim : )
İzmir – Datça arası arabayla yaklaşık 5 saat
sürüyor. Bir ara öyle bir yoldan gidiyorsunuz ki, sağınız deniz, solunuz deniz,
önünüz yemyeşil ormanlar.
Datça’da nerde kalınmalı sorusu üzerine uzunca bir
süre düşündüm. En sonunda Datça merkezde konaklayıp gündüzleri de büklere
gitmeye karar verdim. Çünkü bükler çok sakin, sıkılabiliriz belki diye düşündüm.
Merkezde en azından bir dolaşır, sıkılırsak bir cafe’ye bar’a otururuz dedim.
Datça merkezde yer alan Marphe otel’den yer ayırttım 3 gece için. Sonra bir
arkadaşım Gabaklar Koyu’nu o kadar met etti ki, dedim ki bir gece de orada
kalalım, değişiklik olsun.
Marphe Otel denize yakın değil, arabanız yoksa
sahil kısmına gitmek biraz zorlu olabilir. Ama sanırım uzuuunca bir zamandan
sonra kaldığım her tarafı ayrı bir renk cümbüşü olan, minik minik detaylar bile
düşünülmüş en şirin otel burası olabilir. Özellikle minnacık bir otel odasına tıkılıp kalmaktan hoşlanmıyorsanız, seyahat ederken evcil hayvanınızı da yanınızda götürmek istiyor ama kabul edecek otel bulamıyorsanız, bir de ayrıntılardaki güzelliklerden zevk almayı biliyorsanız işte burası tam size göre.
Neyse, peki Datça’ya gitmişken ne yapmalı ?
Öncelikle Datça merkezde sahilde bir rakı-balık.
Bunun için de Kumluk Plajı’nda (Buralar gündüz şemsiye şezlong, akşam masa sandalye) yan yana restaurant’lar sizi bekliyor. Ama deniz
kenarında en güzel masa için mutlaka rezervasyon yaptırın. Biz Dutdibi Fish
Mekan isimli restaurant’ı tercih ettik. Mezeler, ortam her şey çok güzeldi.
İzmir’den çok sevdiğim eski bir arkadaşım Datça’da yaşıyordu, gitmişken şans eseri onu da gördük. Türkan, Datça’da Mambocino isimli şirin bir cafe’nin pastalarını yapıyormuş. Sağolsun yemekten sonra bizi eşiyle beraber misafir edip o leziz pastalarından ikram ettiler. Ev yapımı pasta deyip geçmemek lazım, böyle güzel bir cheesecake yememiştim uzun zamandır. Tekrardan ellerine sağlık canım arkadaşım : )
Ayrıca, el işi incik boncuk, takı tuku gibi şeyleri seviyorsanız da, Sevgi Yolu’na uğramanızı tavsiye ediyorum.
Denize girecek o kadar muhteşem koylar, bükler var
ki oralarda, insan hangisini tercih edeceğini şaşırıyor resmen. Hayıtbükü ve Palamutbükü ile
başladık biz güne. Yarım saatlik bir araba yolculuğu sonrası vardık Hayıtbükü’ne.
Çok büyük bir sahil değil, başında durunca sonunu görebiliyorsunuz. Kumsalda
şezlonglar, hemen arkalarında restaurant’lar. Şemsiye şezlong kullanımı ücretsiz, restaurant sahipleri çok candan.
Ufak bir deniz ve bira molası sonrası yolumuza devam ettik. İşletme olmayan,
daha az kalabalık, denizi cam gibi berrak bir koy bulduk ve günün geri kalanını
burada geçirdik. Neyse ki, yanımızda içecek ve yiyecek birşeylerimiz vardı.
Ve, günün en güzel saatlerinde hiç bozulmamış, kendinizi bambaşka bir masaldaymış gibi hissedeceğiniz güzellikleriyle Eski Datça. Her köşesinden
rengarenk begonviller fışkıran Arnavut kaldırımlı sokaklar, huzur kokan taş
evler, şirinlik muskası sokak kedileri. Buraya gelip her bir sokağı, çiçeği, kediyi, evi fotoğraflamak
isteyeceksiniz. Gelmişken bademli köfte yemeden de dönmeyin, benden söylemesi : )
Yaşamının son yıllarını Datça'da geçirmiş olan ve "Mekanım Datça Olsun" diyen, 1999 yılında vefat ettiğinde de burada toprağa verilen ünlü şair Can Yücel'in neden burayı bu kadar sevdiğini anlıyorsunuz zaten gittiğinizde.
Marphe Otel’den üzülerek de olursa çıkışımızı yapıp Gabaklar Koyu’na doğru yola koyulduk. Gabaklar Koyu, Hayıtbükü’nün çapraz komşusu. Biraz daha büyük bir sahil. Tek bir işletme var. Gabaklar Bungalov ve Pansiyon. Sahilden faydalanmak için illa ki burada konaklamanız gerekmiyor. Konaklamak için 2 alternatif var, bungalov veya pansiyon. Biz bungalovda kaldık, açıkçası çok da memnun kaldık. Bütün gün sahilde yattık, berrak sularda yüzdük, güneşlendik, kitap okuduk, çok dingin ve huzur dolu iki gün geçirdik.
Ben Datça’yı çok sevdim. Çok kendine has, çok narin, çok yeşil, çok mavi, insanı çok canayakın. Daha ne olsun ki ? Ne olur bozulma Datça, sen hep böyle kal ..
*** *** ***
Ne ağaca benzer, ne de buluta
Burası gibi değil gideceğim memleket
Denizi ayrı deniz
Havası ayrı hava
Bir başka yolculuk dalından düşmek yere
Yaşadığından uzun
Bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
Ağacın yüksekliğince
Dalın yüksekliğince rüzgarda
Ve bir yeni ömür
Vardığın çimen yeşilliğince
Nerde gördüklerim
Nerde o beklediğim
Rengi başka
Tadı başka
Can Yücel